Arşiv
2012 Oscar’a Doğru – 2
The Descendants [Alexander Payne – 2011]
İncelilki senaryoların yazar/yönetmeni Payne, yine hayatın içinden bir konuyla karşımızda. Yine kendine güvenmeyen, çevresindekileri tanıyamayan, hissizleşmiş bir ana karakter var. Yine filmi başlatan bir olayla karakter, kendine geliyor ve kendini bulmaya başlıyor. Bu sefer George Clooney’in yalın oyunuyla hayat bulan ana karakter, karısı komaya girince bazı şeylerin farkına varıyor ve onun yokluğunda hem kendisini hem de ailesini idame ettirmeye çalışıyor.
Sideways kadar kendimi yakın hissetmediğim ama duyarlılığına ve samimiyetine kayıtsız kalamadığım bir film olmuş. Her Payne filminde öne çıkan, ince bir senaryo ve başarılı performanslar bu sefer de var. Ama yılın en iyisi olacak kadar iyi mi derseniz, hayır derim. Payne filmlerine aşina olanlara, tanıdık gelecek sularda başarılı bir 2 saat vaat ediyor. Payne ile yeni tanışanlar ise hayran kalabilir ama acele etmesinler, Payne’in başyapıtına daha var. Daha fazlasını oku…
Son Zamanlarda İzlediklerim
Çok uzun zamandır yazamadığımın farkındayım. Bu sürede hayatımda bazı ciddi değişikler oldu ki bunları yakında yazacağım inşallah. Şimdilik filmlere geri dönüyoruz.
Oscarlıklar 2009
Her ocak ayında olduğu gibi ödül sezonuna girdik. Önümüzdeki günlerde Altın Küre kazananları açıklanacak, hemen ardından Bafta ve Oscar adayları ilan edilecek. Muhtemel adaylar da DVD-screen (filmlerin ödül komitelerine gönderilen DVDlerinin kopyaları) olarak internete düşmeye başladı. 2-3 aday hariç çoğunu izlemeyi başardım. Hala izlemediğim, 1-2 adaylık filmler de var listemde, Che gibi.
Hepsini sırayla izleyince teker teker yazı yazmak zor geliyor. O yüzden tek vuruşta yazmak istedim. Aslında hepsine ayrı birer makale gerek, hepsi de kaliteli filmler sonuçta.
Daha fazlasını oku…
Zodiac: Bir Fincher Filmi
David Fincher’in son marifetini uzun zamandır bekliyorduk. Düzeyli bir gerilim filmi olmaktan öteye gitmeyen Panic Room’u geçersek son kaliteli işi olan Fight Club’tan beri 8 yıl geçti. Hayranları bir sonraki filmi iple çektiler. Hele filmin polisiye olduğu duyulunca umutlar daha da tavan yaptı ve en sonunda Zodiac gösterime girdi. Filmi bir solukta izlediğimi belirtmeliyim. Fincher imzası bazı sahnelerde belli oluyor ve bu, hoşuma gitti. Filmin Panic Room’dan çok daha iyi olduğu da açık. Ama…
Aslında pek ama denecek bir şey de yok. Film gayet temiz, sürükleyici bir polisiye. Görüntülerinden müziğine her halkası gayet başarıyla oluşturulmuş bir film. Lakin insan Fincher’dan daha fazlasını bekliyor. Şöyle söyleyeyim: Bu filmin 2007’nin akılda kalıcı filmlerinden olacağı kesin ama ben ikinciye seyretmem.
Amerika’nın ünlü seri katillerinden birini daha izliyoruz. Zodiac takma adlı katilin sırrı hala çözülememiş, çözüleceğe de benzemiyor, çünkü en önemli sanık bundan 15 yıl önce ölmüş. Davanın çıkışını ve hem polis kandında hem gazete kanadında iz sürme kısmının anlatıldığı film, esas olarak davaya saplantılı olarak bağlanan karikatürist Robert Graysmith’i merkeze alıyor. Zaten film de Graysmith’im çok satmış kitabının bir uyarlaması. Okuduklarıma bakılırsa, Fincher olaylar ve sürecine gayet sadık kalmış ama esas olarak Graysmith’in bakış açısını izliyoruz. Film bu bakımdan çok başarılı bir polisiye. Neyi anlattığının bilincinde ve bunu çok iyi kullanıyor. Filmin asıl başarısı ise kadrosu. Jake Gyllenhaal hariç karakterlerine cuk oturan oyuncuları izliyoruz. Başta Robert Downey Jr. olmak üzere (ki 2008’de bu rolle Oscar alacağı konuşulmaya başlandı), Mark Ruffalo, Philip Baker Hall, Anthony Edwards ve John Carroll Lynch rollerinde çok başarılı. Chloe Sevigny’yi Melinda and Melinda’dan beri göremiyordum, kesinlikle daha çok görünmeli. Romantik komedilerin 2. adamı Dermot Mulroney bile rolünde şaşılası biçimde başarılı. Ama benim Donnie Darko yüzünden favori oyuncularımdan biri olan Jake Gyllenhaal, rolüne uymuyor ve gerekli performansı da veremiyor, böylece filmin en önemli zayıf noktası oluyor. Bunun haricinde başarılı bir görüntü çalışması yapılmış, sanat yönetimi konusunda olduğu gibi. Filmin harika bir ses kaydı (soundtrack) olduğu kesin, bence albümü aramaya şimdiden başlayın.
Son bir toparlamaya girersek, film ne zamandır izlemediğimiz kadar başarılı bir polisiye ve vakit harcanıp, üzerine kafa yormayı kesinlikle hak ediyor.
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Mark Ruffalo, Robert Downey Jr., Anthony Edwards, Brian Cox, John Carroll Lynch, Elias Koteas, Chloe Sevigny, Dermot Mulroney, Philip Baker Hall – Görüntü Yönetmeni: Haris Savides – Müzik: David Shire – Senaryo: James Vanderbilt (Robert Graysmith’in kitabından) – Yönetmen: David Fincher
**** G.T.: 18 Mayıs Y.T.: 20 Mayıs
Son Yorumlar