Arşiv
Sinema Sinema (Oscarlıklar, !f Filmleri, vd)
L’écume des jours [Michel Gondry – 2013]
Fransızların en kült romanından, severek takip ettiğim Gondry’nin uyarladığı filmi yarıda bıraktım. Gerçekten yılda 1-2 kez yaptığım bu eylemi, bir Gondry filmine yapmak istemezdim lakin film o kadar uçuk ki muhtemelen filmden 20. kopuşumda dayanamayıp kapattım. ‘Anlatılmaz seyredilir’ kalıbına cuk oturuyor, tabii dayanabilirseniz.
Stuck in Love [Josh Boone – 2012]
2 yıl önce çıktığında önemsemediğim bu filmi, yakın bir arkadaşım tavsiye etti. Ben de bir haftasonu kahvaltısında izledim. Hafif bir romantik komedi beklerken ciddi kelamlar da eden ama yerini de bilen bir romantizm eğlenceliği ile karşılaştım. Oyuncuları gayet iyi, ses kaydındaki şarkılar süper (Elliot Smith – Behind the Bars). Konu hafif klişe ama akıyor gayet, sıkmıyor. Bir kahvaltı filmi için gayet başarılıydı.
İlk cümlesi çok başarılıydı: “Acıttığını hatırlıyorum. Ona bakmanın verdiği acıyı.”
The Lego Movie [Phil Lord, Christopher Miller – 2014]
Oyuncak pazarlayan bir film ne kadar iyi olabilir ki? Bu kadar! Arkadaşımla tamamı çocuklar ve evebyenlerinden oluşan salona girdiğimizde kendimizi garip hissettik biraz. Ama filmin başarısı ağzımızı açık bıraktı. Çocukların (ne yazık ki) anlamadığı esprilere biz deli gibi güldük, gerçekten deli sanmış olabilirler. Hem çok eğlendik hem de bir film olarak çok keyif aldık.
Bir kere, konu çok başarılı: Bir faşist tarafından yönetilen Lego Dünyası’nda sıradan (hatta fazla sıradan) bir insanın kendini bulma ve faşist lideri devirme macerasını anlatıyor. İzlerken gülüyorsunuz ama aklınızın bir köşesine de Gezi Olayları geliyor. Hala devam eden anti-demokratik unsurların karşılıklarını teker teker filmde görüyorsunuz: Polisin faşizanlığı ve gerektiğinde satılması, insanlara talimatlar verilip dışına çıktıklarında cezalandırılmaları, televizyonun uyutma maksadıyla propaganda aracı olarak kullanılması, giderek artan kurallar, pahalılık, vb. İşin garibi tüm bunları dozunda kullanıp bunların birer metafor olduğunu çok güzel vermesi. Senaryo bu bakımdan harika! Lego’nun ‘talimatları uygulama oyuncağı’ değil de ‘kendi yaratıcılığını kullanma oyuncağı’ olduğunu altını çizerek, önemli olanın bireyin içindeki yaratıcılık olduğunu ve bunun da her insanda bulunduğunu vurgulaması bile alkışlanacak bir unsur!
Belirttiğim üzere bunu da gayet başarılı bir senaryo ile yapıyor. Yan rollerde Batman, Superman, Han Solo ve Gandalf gibi nice popüler figür var ve film hepsiyle bir güzel de dalgasını geçiyor. Tüm bunları da stop motion ile CG animasyonu tam dozunda birleştirerek görselleştiyor. Göz kamaştırıcı resmen. Şimdiden 2014’ün en iyilerinden olduğunu iddia edebilirim. ÇOK İYİ!!!! Daha fazlasını oku…
Festival Günlükleri – 1
Sabah Feriköy’de uyandım. Aşağı salınarak Nişantaşı’na inerim diyordum. Yeni bir yol deneyinde saçmaladım biraz. Yağmurda yağıyordu nasıl, elde de simit kaybolmuşum hafiften. Toparlamak kısa sürdü neyse ki. Tam reklamlar başlarken City’s’deki salona girdim.
Oscarlıklar 2009
Her ocak ayında olduğu gibi ödül sezonuna girdik. Önümüzdeki günlerde Altın Küre kazananları açıklanacak, hemen ardından Bafta ve Oscar adayları ilan edilecek. Muhtemel adaylar da DVD-screen (filmlerin ödül komitelerine gönderilen DVDlerinin kopyaları) olarak internete düşmeye başladı. 2-3 aday hariç çoğunu izlemeyi başardım. Hala izlemediğim, 1-2 adaylık filmler de var listemde, Che gibi.
Hepsini sırayla izleyince teker teker yazı yazmak zor geliyor. O yüzden tek vuruşta yazmak istedim. Aslında hepsine ayrı birer makale gerek, hepsi de kaliteli filmler sonuçta.
Daha fazlasını oku…
Son Yorumlar