Arşiv

Archive for the ‘şarkı’ Category

Benden Şarkılar – Sen Diyorsun ki

Hem ülke, hem de dünya olarak oldukça karanlık günler geçiriyoruz. Böyle zamanlarda beni sarsarak yaşadığımı hissettiren genelde sanat olur. Bazen bir kitap, bir film, bazen de ufacık bir şarkı! Yine böyle oldu. Geçenlerde spotify’da Anatolian Rock Revival Project’in enfes listesini rastgele dinlerken kulağıma bir şarkı takıldı. Daha önce de dinlemiştim ama bu sefer başka bir vurdu beni.

Şarkıyı söyleyeni tanısam da adına bakma ihtiyacı hissettim. Çünkü sesin çok genç olduğu barizdi ve yanılabileceğimi düşündüm. Ama yanılmamışım, şarkı Bulutsuzluk Özlemi’nin beyni olarak tanıdığımız Nejat Yavaşoğulları’nın gruptan önceki dönemine ait.

Beni etkileyen, şarkının sözleri ve de Yavaşoğulları’nın sade yorumu oldu. Sözlerin bana hissettirdiklerine geçmeden önce bu sade yorumun önemini biraz açayım. Yavaşoğulları’nın Fikret Kızılok’tan alıntı yaparak Nilay Örnek’in podcast serisinde belirttiği üzere, kendisi biraz bağırarak şarkı söyleyen bir yorumcu. Zaten kendisi, tıpkı Bob Dylan gibi, sesi ve şarkı söyleyişinden daha çok; şarkılarının içeriği, ülkemizin müzik camiasındaki duruşu ve sürekliliğiyle sevilmiş ve kendisine yer edinmiştir. Bu şarkıda bariz bir John Lennon öykünmesi de hissettim.

Daha fazlasını oku…
Kategoriler:hayat, ilişki, şarkı Etiketler:

Şarkılarla Son 3 Yıl

Ağustos 2016

Nükhet Duru – Papatya Falı

Papatya falı gibi,
Bakıp durdum günlere.
Bugün sevmiyor,
Yarın sevecek diye.

Hep seni sayıkladım,
Kanımı kırbaçladım.
Bilmiyorum, bilmiyorum diye!

Bir parça aklım vardı,
Onu da aşkın aldı.
Benden bana geriye,
Bir sana sevgim kaldı.

 

Eylül 2016

Yavuz Çetin & Göksel – Onun Şarkısı

Seni ilk gördüğümde,
Senin olmayı istedim bir an önce.
Seni ilk öptüğümde,
Eskiler silindi dudaklarımdan.

Hayatıma girdin sıcaklığınla,
Aşkını verdin bana
Hiç korkmadan, düşünmeden.

Rüyalarımdaydın, derin uykularda.
Kalbini verdin bana
Hiç korkmadan, düşünmeden.

Seni ilk sevdiğimde,
Senin kalmayı istedim tüm ömrümce.
Beni ilk üzdüğünde,
Kaçıp gitmeyi istemedim bir an bile….

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:aşk, şarkı

Benden Şarkılar – Like a Rolling Stone (Bob Dylan)

27/01/2018 1 yorum

Neden? Merak ettiğimiz bir şeyi sorgulamak istediğimizde ağzımızdan çıkan kelime, ‘neden’dir. İnsan bu, bilemez, aklına takılır ve sorar. Bazen başkalarına, bazen de kendisine.

Hiçbir zaman bir Bob Dylan hayranı olmadım. Büyük bir müzisyen olduğu aşikârdı lakin bana göre değildi. İçten içe de aklımı kemiriyordu, sesi pek de iyi olmayan birine nasıl bu kadar önem verildiği. Geçen yıl Nobel aldığında bu merağım daha da arttı. Onca harika müzisyen varken neden Bob Dylan Nobel Edebiyat Ödülü alıyordu?

İki ay önce spotify’de ‘Rolling Stone’s 500 Greatest Songs of All Time’ listesini buldum. Rolling Stones, ABD’nin ünlü bir müzik dergisi ve 2004’te müzik otoritelerine sorarak böyle bir liste yapıyor. Listenin ilk sırasında da Bod Dylan’ın ‘Like a Rolling Stone’u var! Arka arkaya dinledim birkaç kere ama şarkıyı yine anlamadım. Dedim kendi kendime “Bu şarkı ilk sıradaysa kesin bir olayı var! Ben atlıyorum.” Bu sefer üşenmeyip araştırmaya başladım hem Bob Dylan’ı, hem de bu başyapıtını. Daha fazlasını oku…

Benden Şarkılar – Kill the Lights

Aralık ayıyla beraber yıl sonu yazıları/anketleri/listeleri yapılmaya başlandı. Benim klasik yıl sonu değerlendirme yazıma daha çok olsa da (ne de olsa yılın sonuna daha 23 gün var, bu ülkede bu zaman zarfında neler olur, neler!) yavaştan yılın akılda kalanlarını sıralamaya başlayabilirim. Öncelik bir soundtrack çalışmasında…

vinyl

Yılın başında en çok beklenen dizilerden biri Vinyl‘di. İki efsane, Martin Scorsese ile Mick Jagger dizinin yaratıcı kadrosundaydı. Üstelik iki saatlik ilk bölümü Scorsese çekmişti. Yayın yaklaştıkça yükselen heyecan, daha ilk bölümle sönmeye başladı. 70’lerin müzik dünyasının arka planını anlatma derdindeki dizi, saçma senaryo tercihleriyle savruluyordu. 10 bölüm sonunda dizi vasat da olsa sezon finali yaptı. Ardından önce dizinin -benim Boardwalk Empire‘da da hiç sevmediğim- baş senaristi Terrence Winter kovuldu, hemen arkasından da dizi ikinci sezon onayını alamayarak ekranlara veda etti.

Vinyl görsel ve metinsel başarıya hiç ulaşamasa da Mick Jagger’ın desteği sağ olsun, müzikleri her bölümünde çok takip edildi. Seçilen eski ve yeni şarkılar hem çok iyiydi hem de diziye çok yakışıyordu. Bölümlerin ana şarkıları, yayından hemen sonra Spotify’a yükleniyordu. Sezon bitince de bir best of albümü yayınlandı ki kaç defa dinlediğimi bilmiyorum. Nitekim albüm, bu hafta başında Grammy adaylığı kazandı.

Gelelim albümde en sevdiğim şarkıya… Üç ayrı kişinin imzasına sahip şarkı, disko-pop türünde ama bu türün yaygın trendinin aksine sözleri de çok iyi. Sevgiliyi aşka ve dansa davet eden şarkı, bu yıl en beğendiğim şarkılardan biriydi.

Kill the Lights – Alex Newell ft. DJ Cassidy & Nile Rodgers

You set me free every time your hands on me, / Bana ellerini her sürdüğünde beni özgürleştiriyorsun.
I wanna be your way to shine / Seni ışıldatan patikan olmak istiyorum.
I can’t deny the feeling that you’re giving me / Bana hissettirdiğin duyguyu inkar edemem,
You lit the spark that set a fire / Ateşe dönüşen bu kıvılcımı sen yaktın.

Oh, no, don’t run away from your love / Hayır, aşktan kaçma sakın!
Oh, no, don’t turn away from the heart of the groove / Hayır, beraber sürüklendiğimiz
From the way that we move, / bu akıntıdan dönmeye çalışma!
Kill the lights, we can’t lose! / Işıkları söndürürsen kaybetmeyiz!

Kill the lights and look right at me / Işıkları söndür ve iyice bak bana!
Close your eyes, you can see me by the way that I feel / Gözlerini kapa, sana olan hislerimi anlamaya başla.
Kill the lights, and touch my body / Işıkları södür ve bedenime dokun.
Close your eyes, you can see me by the way that I feel / Gözlerini kapa, sana olan hislerimi anlamaya başla.
Come and spin me around, let’s get lost in the sound / Gel ve dön etrafımda, müziğin içinde kaybol.
Close your eyes, you can see me by the way that I feel / Gözlerini kapa, sana olan hislerimi anlamaya başla.
Touch my body, kill the lights tonight / Dokun bana, ışıkları söndür bu gece.

Let’s live our life, tomorrow doesn’t always come / Hadi hayatımızı yaşayalım, her zaman yarın olmaz ki!
Don’t try to hide, let’s have some fun / Saklanmaya çalışma, eğlenmene bak!
You can’t rely on anything or anyone who fights the love you have inside / İçindeki sevgiyle kavgaya tutuşan biri ya da bir şeye güvenemezsin

Benden Şarkılar – Ateşle Oynama (Erol Evgin & Sıla)

20/06/2016 1 yorum

Bazı eserleri anlamlandırabilmek için, bir şeyleri deneyimlemiş olmak gerekir. Bunu büyüdükçe, bilhassa olgunlaşmaya başlayınca izlediğim filmlerde daha iyi anlar oldum. Bir Truffaut’u, bir Bergman’ı lise zamanı istediğiniz kadar izleyin. Sıkıcı ve boş gelir. Çünkü onları anlamdırabilmek için öncelikle bazı şeyleri okumanız, bilmeniz, izlemeniz gerekir. İtiraf edeyim, şimdiye kadar hiç Fassbinder ve Tarkovski izlememiş olmamış nedeni de budur. Bu iki ustayı çok seveceğime eminim ama onların eserlerine layık olmak istiyorum. Yavaştan zamanı geliyor onların.

Bazı şarkılar da deneyim ister. Mesela hiç sevişmemiş (seksten bahsetmiyorum) birinin ‘Show Me Heaven‘ı layığıyla dinleyebilmesi mümkün müdür? Geçen hafta sırf meraktan Erol Evgin’in Altın Düetler albümünü dinlerken böyle bir parça beni vurdu. Evgin’in Sıla’yla yorumladığı ‘Ateşle Oynama’ beni çok gafil avladı.

Şarkı ayrılıktan bir süre sonra geri gelen sevgiliye yakarışı içeriyor. Şarkıdaki kişi, ikisi arasındaki farklılıkların bilincinde; bu ilişkinin hiçbir zaman mutlu sonla bitmeyeceğini biliyor. Ama hâlâ da seviyor ve bu aşkın onun zaafı olduğunun farkında. O yüzden yalvarıyor; gelmemesini, yaklaşmamasını istiyor. Çünkü gelirse teslim olacağını, ama bir süre sonra iki tarafın da bundan zarar göreceğini biliyor. Yakarışı ise bencilliğinden değil, kendisine vereceği zarar zerre umurunda değil! Onunla birlikte olmanın dünyanın en güzel, en önemli, en keyifli şeyi olduğunu biliyor; sınırlı süre olsa da. Sonunda ayrıldığında, nasılsa bir yere saklanıp iyileştirir kendisini! Ama ya ona vereceği zarar? Bunun vereceği suçluluk duygusu? İşte bu yara hiç iyileşmiyor! En olmadık yerde yine kanıyor ve uzun süre de kabuk tutmuyor. Yıllar sonra olmadık bir anda, bir filmde, bir lokantada ya da bir şarkıda karşısına çıkıveriyor. Bu şarkı ‘Ateşle Oynama’ da olabilir, ‘Aşk Bitti‘ de…

Doğal olarak şarkıyı kimin yazdığını merak ettim. Ummadığım ama böyle bir şarkıyı yazabilecek tek kişi çıktı: Sezen Aksu! Kendisi beni yaralayan başka bir ayrılık şarkısının da yazarıdır ki -neyse ki- onu bilen çok bulunmaz: Sertab’ın ilk albümündeki ‘Oyun Bitti‘, ‘Ateşle Oynama’nın kardeşidir resmen!

Bu arada şarkının ilk (orijinal) hâli de çok güzel ama düetin tadı bir başka! Sıla’nın içli yorumu parçayı bambaşka bir yere taşıyor. İskender Paydaş’ın düzenlemesi de çok yerinde, parçaya saksafon eklemesi isabet olmuş.

Sıla & Erol Evgin – Ateşle Oynama

Sevgilim senle ben, sevgiden
Çok ayrı şeyler anlıyoruz.
Sen güce, bense aşka âşığız;
Bu yüzden anlaşamıyoruz.

İçimde koskocaman bir yer,
Sana da başkalarına da yeter.
Bu yürek aşkla ölür bin defa,
Bin defa doğar aşkla yeniden.

Gelir geçer ne sevdalar,
Değişir her şey, değişir insan.
Seneler sonra utanır herkes;
Bu boş, anlamsız küçük oyunlardan.

Ateşle oynama! Ateşle oynama!
Sonunda ellerin, dillerin yanacak!
Dilersen gel beni bir kere daha vur!
Vurduğun yerlerde güller açacak.

Sevgilim, anlamsız bu savaş.
Savaşlardan daha güçlüdür, aşk.
Bitecek kavgalar, bitecek bu hayat.
Sevgilim bizi aşk kurtaracak.

Kategoriler:şarkı Etiketler:, , ,

Benden Şarkılar – 5 Dakika (Işın Karaca & Ege Çubukçu)

14/11/2015 1 yorum

Işın Karaca’nın ‘Uyanış’ albümü 2009’da çıkmış, demek ki bu şarkıyı 6 yıldır düzenli dinliyorum 🙂 Şarkının, benim için farklı önemleri var. Bir kere ülkemizin nadide funk parçalarından olması bile onu çok özel kılıyor. Bizim kültürümüzle pek uyuşmayan bir tür ama görüldüğü gibi hoş bir örneği var.

Sibel Alaş imzalı sözleri gayet vurucu. Günümüzün hızlı ve fazlasıyla kişisel hayatları için slogan gibi bir parça. Unutmanın, geride bırakmanın ve önemsememenin bu kadar kolay olduğu bir çağ için özellikle… Lâkin şu da bir gerçektir ki 5 dakikada unutulan bir ilişki, zaten bir ilişki olamamıştır. Birey içselleştiremediği bir şeyi ancak 5 dakikada unutabilir. Yoksa kalbe giren, oradan kolay kolay çıkamaz. Bir arkadaşım ayrılığı, radyoaktif bir elemente benzetmişti. Demişti ki “Onu hiçbir zaman unutamayacaksın, boşuna kendini kandırma. Yalnız ayrılık acısı gitgide yarılanacak, bir radyoaktif elementin yarılanma süresi gibi. Hiç sıfırlanmayacak ama bir süre sonra umursanmayacak kadar ufalacak.”

Aslında şarkı da bunu inkar etmiyor. Sadece unutulması gerektiğini temenni ediyor ve böylece yeni aşklara yelken açılabileciğini söylüyor. Gayet de doğru! Zaten bu çağda aksi, oldukça yorucu ve zaman kaybı!

5 Dakika – Işın Karaca & Ege Çabukçu

Mmmmmmm…. Işın Karaca
Ege Çubukçu
Selam
Selam

Ooo… Hayat! Sürprizlerle dolu…
Hem de nasıl…
Yıllar önce İzmir’imde onlarca hayal kuraldım.
Birçoğu gerçekleşti: Hayalimdeki müziği yapıp değerli isimlerle çalışmak.
Beni üzecek tek şeyin bunların gerçekleşmemesi olduğunu düşünürdüm.
Şimdi de şu gönül davaları var…
Hayat için verdiğimiz onca savaştan sonra,
Başkası için kendini üzmek ha, bizi üzmesine izin vermek!
Ve bunun gibi şeyler…
Onlarca sorun varken ihtiyacımız olan tek şey uyanıp sadece sevgi ve huzurken
Bize acı verenlere son 5 dakika!
Bayanlar, baylar…

Son kere düşün bence, aklın hep kararsız.
Bunca zaman geçince yeminler yararsız.
Kandıra kandıra kendimi, geldi yolun sonu.
Bir adım atsam yoksun, yendim korkumu.

Aşk şiddetli enkazlar kalır arkamda.
Benden korkan, bana aşık olmasın aslında.
İstersen git, ölmem ağlamam ardından.
Sağ çıktım ben ne savaşlardan!

5 dakika sürer unutmak, ölümsüz aşklar zor.
Bana dokunmaz kara sevdalar! Yor, daha çok yor…
Aşktan korkan, dönsün yoldan! Bilsin en baştan.
Yenilmem kolay kolay, sağ çıktım ne savaşlardan.

Işın, eminim sözlerin birçok insana ilham kaynağı olacak
Daha ne kadar kayacak yanaklarından, ne kadar akacak dudaklarından yaşlar,
Bir daha gelmez bu yaşlar.
Savrulup duran oturmaz taşlar.
Her kayba inat kaldıkça ayakta, biten çok şey yeniden başlar.
Sabret!

Karanlık bir odada başlar her şey.
Karmaşık aklının içinde bitene kadar.
Kendine sarılıp boş duvara bakınıp kaybettiğin aklı toplayana kadar.
Bir ömür gibi gelse de aldanma,
Bir ömür senin, gerisine aldırma.
Hayat kısa ama upuzun bir patika.
Beni üzüne vermem 5 dakika!

Kategoriler:şarkı Etiketler:,

Benden Şarkılar – Somewhere Only We Know (Lily Allen)

Bu şarkıyı duyalı 1.5 yıl filan oluyor. İlk dinlediğimde de çok beğenmiştim, beğenim her dinleyişimde artıyor nedense. Çünkü bu şarkı, bana olgunlaşmayı anlatıyor. Hiç araştırmadım webde, insanlar ne hissediyor diye, Keane’in orijinal şarkısını da açıkçası dinlemedim. Lâkin Lily Allen’ın sesinden dinlemek beni sakinleştiriyor. Olgunlaşıp yalnızlaşmayı ve istediğini bulamamayı anlatıyor bana bu şarkı, belki gerçekten bunu anlatmasa da. Yine de umutsuz bir şarkı değil, zaten esas sevdiğim tarafı da bu: Yalnızlık içinde kendine büyük sorular sorup cevapları alamıyorken düşmemeyi de kendine şiar seçmek.

Ülke olarak ergenlik sancılarıyla boğuştuğumuz şu yıllara ise cuk oturuyor.

Somewhere Only We Know (Sadece Bizim Bildiğimiz Yer)

I walked across an empty land / Boş bir arazide yürüdüm
I knew the pathway like the back of my hand / Patikayı avcumun içi gibi biliyordum
I felt the earth beneath my feet / Toprağı ayağımın altında hissettim
Sat by the river and it made me complete / Nehir kıyısında oturup kendime geldim

Oh simple thing where have you gone? / Hey küçük şey, neredesin?
I’m getting old and I need something to rely on / Yaşlanıyorum ve dayanacak bir şeye ihtiyacım var
So tell me when you’re gonna let me in / Söyle o zaman, beni ne zaman kabul edeceksin
I’m getting tired and I need somewhere to begin / Yoruluyorum ve bir yerden başlamam gerek

I came across a fallen tree / Yıkılmış bir ağaca rast geldim
I felt the branches of it looking at me / Dalları sanki bana bakıyordu
Is this the place we used to love? / Bir zamanlar sevdiğimiz yer burası mıydı?
Is this the place that I’ve been dreaming of? / Hayalini kurduğumuz yer burası mıydı?

Oh simple thing where have you gone? / Hey küçük şey, neredesin?
I’m getting old and I need something to rely on / Yaşlanıyorum ve dayanacak bir şeye ihtiyacım var
So tell me when you’re gonna let me in / Söyle o zaman, beni ne zaman kabul edeceksin
I’m getting tired and I need somewhere to begin / Yoruluyorum ve bir yerden başlamam gerek

And if you have a minute why don’t we go / Zamanın varsa neden gitmiyoruz
Talk about it somewhere only we know? / Konuştuğumuz ve sadece bizim bildiğimiz yere?
This could be the end of everything / Bu, her şeyin sonu olabilir
So why don’t we go / Öyleyse neden gitmiyoruz
Somewhere only we know? / Sadece bizim bildiğimiz yere?
Somewhere only we know? / Sadece bizim bildiğimiz yere?

Kategoriler:şarkı Etiketler:

Benden Şarkılar – Duyuyor musun? (Sibel Tüzün)

Bülent Ortaçgil, bu ülkenin en değeri bilinmeyen sanatçılarından. Sözleri, müzikleri, yorumu… Bülent Abi’ye yapılan en yakışır iade-i itibar, tribute albümüdür. “Şarkılar Bir Oyundur”un üstüne bir tribute albümü yapılamadı yıllardır. Bence albüm kalben yapıldığı için bu kadar iyi. Çoğu tribute albümünde, ticari sebepler öne çıkıyor çünkü.

Albümde muhteşem şarkılar var. Yıllardır bıkmadan dinlerim. Bunlardan biri de Sibel Tüzün’ün seslendirdiği. Düzenleme, sound, yorum enfes! Sibel Tüzün’ün rockçı takıldığı yılların bir ürünü ve sağlam bir rock parçası olmuş. Bülent Abi’nin sözleri apayrı zaten…

Duyuyor musun? – Sibel Tüzün

Sessizliğine alıştık,
Konuşmazsın öyle her zaman.
Yağmur dolu dolu yağar,
Islanmazsın bile.

Orada yerinde misin?
Duruyor, duyuyor musun?
Orada yerinde misin?
Duyuyor musun?

Aşık olur, susarsın.
Bilmediğinden midir sevgiyi?
Düşünceni gizlemek kibarlık,
Kendini gizlemek meziyet.

Orada yerinde misin?
Duruyor, duyuyor musun?
Orada yerinde misin?
Duyuyor musun?

Dünya değişiyor, görmek olası.
Bizden sorulacak sonra ilerisi.
Katılmazsan oyuna,
Onların olacak bütün yarısı.

Orada yerinde misin?
Duruyor, duyuyor musun?
Orada yerinde misin?
Duyuyor musun?

//www.izlesene.com/embedplayer/5181437/?showrel=0&loop=0&autoplay=0&autohide=1&showinfo=1&socialbuttons=0&annotation=

Kategoriler:şarkı Etiketler:,

Benden Şarkılar – Yağmurla Gelen (Anima)

20/11/2014 1 yorum

Ceylan Ertem’in yeni albümü çıktı, Amansız Gücenik. Bahaneyle geçen gün Ertem’in eski şarkılarını didiklerken, ilk grubu Anima’nın şarkılarına denk geldim. Aşağıdaki şarkı, dinlediğim ilk Anima şarkısıydı. Beni nasıl vurdu anlatamam. Arkaplandaki yağmur sesi, mızıka, rahat bir beste ve o sözler… Eskileri hatırladım, ismi Damla olan eski bir sevgilimden ayrılmamı. Canım acımadı ama. Buruk bir tebessümle güldüm sadece…

Anima – Yağmurla Gelen

Yağmur yağıyor,
Herkese günahları kadar.
Niye bana daha fazla yağıyor, her akşam yağmurlar.
Hamurdan, çamurdan küçücük insanlar…
Kesin artık ağlamayı,
Islandım yeteri kadar.

Bir damla yağmur anlattı beni bana,
Bir damla yağmur anlattı…

Bir damla yaş süzüldü gözlerimden.
Mutluluk gözyaşı değil, belli değil yüzümden.
Ha bir damla az,
Ha bir damla fazla!
Git git! Hiç düşünme yağmurlar yarıyor bana.

Bir damla yaş anlattı seni, terkederken beni.
Bir damla yaş anlattı seni.

Ne yağmur var, ne de gözyaşı var bu akşam.
Boşlukta asılı kaldı düşünceler ve duygular…
Tâ ki bulana kadar seni, yeni sevgili!
Üç, iki, bir, motor!
Yağsın yağmurlar…

Kategoriler:aşk, şarkı Etiketler:,

Benden Şarkılar – Tea for Two (Pink Martini & Jimmy Scott)

Hani bazı hayaller vardır ya… Gerçekleşmeyeceğini bilirsiniz ama yine de inanmaya devam edersiniz. O hayali düşlemek bile bazen size yeter. Benim için bu şarkı, bu durumun tercümesi. Şarkıyı her dinlediğimde bir hayal dünyasına gidiyorum. Sona erdiğinde de dünyamıza geri dönüyorum. İlginçtir ki bu bile beni mutlu etmeye yetiyor.

İlk defa 1924’te sahnelenen No, No, Nanette adlı müzikal için Irving Caesar ve Vincent Youmans tarafından yazılan şarkı, yıllar içinde klasik bir caz standardına dönüşüyor ve çeşitli sanatçılar tarafından söyleniyor. Benim ilk duyduğum ve tabii sevdiğim versiyonu ise Pink Martini’nin Hey, Eugene albümünde bulunanı. Kadın sesine yakın kontroalto sesiyle değişik bir gırtlağa sahip olan Jimmy Scott ile düet yapıyor bu şarkıda, Pink Martini’nin solisti China Forbes ve bu birliktelik de şarkıya efkarlı bir hava katıyor.

Pink Martini & Jimmy Scott – Tea for Two

I’m discontented with homes that I’ve rented / Kiraladıklarımdan memnun kalmadım,
So I have invented my own. /Ben de kendi evimi yaptım.
Darling, this place is lovely oasis / Sevgilim, bu bir vaha,
Where life’s weary taste is unknown / Hayatın bıktırıcı tadının bilinmediği.

Far from the crowded city / Kalabalık şehirden uzakta,
Where flowers pretty caress the stream / Güzel çiçeklerin dereyi okşadığı,
Cozy to hide in, to live side by side in, / Kaçacak, dip dibe yaşanacak kadar kuytu.
Don’t let it apart in my dream / Düşümden kopmasına izin verme!

Picture me upon your knee / Beni dizinin üzerinde resmet.
Just tea for two / Sadece ikimiz için çay,
And two for tea / Ve çay için ikimiz.
Just me for you / Sadece senin için ben,
And you for me alone / Ve benim için sen, yalnız.

Nobody near us to see us or hear us / Bizi görecek yada duyacak kimse yakında değil,
No friends or relations / Arkadaş yada akraba yok.
On weekend vacations / Haftasonu tatilinde
We won’t have it known / Bilemeyeceğiz
That we own a telephone, dear / Telefonumuzun olduğunu, sevgilim.

Day will break and I’ll wake / Gün doğacak ve uyanacağım
And start to bake a sugar cake / Ve bir kek pişirmeye başlayacağım,
For you to take for all the boys to see / Yanında götürmen ve tüm çocukların görmesi için.

We will raise a family / Bir aile kuracağız,
A boy for you / Senin için bir oğlan,
And a girl for me /Benim için bir kız.
Can’t you see how happy we would be / Görmüyor musun, ne kadar mutlu olacağız!

Kategoriler:şarkı Etiketler:, ,