Arşiv
Rusya Macerası – 7: Irkutsk (2) ve Geri Dönüş
Sabah kalktığımda Ozan mutfakta sucuklu yumurta yapıyordu. Erkenden uyanıp marketten yumurta almış taze taze. Odadan mutfağa doğru girdiğimde yumurtaları kırmak üzereydi. Nasıl güzel bir kahvaltıydı anlatamam, evden binlerce kilometre uzakta mutfak masasında yaptığımız. Sanki İstanbul’da birimizin evinde kahvaltı yapıyorduk, o kadar sıcak bir ortam vardı.
Hava daha güzel olsa da, bulutlar her an yağmur indirecekmiş gibi duruyordu. Bu günkü ilk durağımız şehrin biraz dışındaki Angara Gemisi’ydi. Şehrin kuzeyinde bir kıyıya demirlenmiş olan gemi bir asrı geçkin bir yaşa sahip ve dünyanın ilk buz kırıcılarından. İlk Trans-Sibirya trenlerini kışın buz tutan Baykal Gölü’nden geçirerek görev yapmış. Tren hattı gölün çevresinden dolaşmaya başlayınca da görev süresi dolmuş. Şimdi bir müze olarak faaliyet gösteriyor. Biz içeri girmedik, dışarıdan görmemiz bize yetti.
Ardından şehrin diğer ucundaki Alexander Kolchak Anıtı’nı görmeye gittik. Kolchak gayet ilginç bir kişilik. Atalarının Türk olduğu, soyadının da buradan geldiği rivayet edilmekte, bu yüzden bayağı “Harun Kolçak’ın dedesini gördük.” geyiği yaptık kendi aramızda. Başarılı bir asker olarak Rus-Japon Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’nda savaşmış; Kuzey Kutbu’na yapılan iki bilimsel seferde yer almış ünlü bir mareşal. Ama asıl ününü, Kızıl Devrim sonrası Çarlık yanlısı Beyaz Ordu’nun lideri olmasıyla kazanmış. Rusya İç Savaşı’nın sonlarında ise Irkutsk’ta kurşuna dizilmiş. SSCB döneminde vatan haini sayılan Kolchak’ın, itibarını Putin döneminde tekrar kazanması başka bir ilginç konu. Tarihi, ne yazık ki kazananlar yazıyor, gördüğünüz üzere. Ya da tarihteki bir olayın akıbetinin döneme göre değişmesi, diyebiliriz bu olay için.
Alexander Kolchak Anıtı Daha fazlasını oku…
Rusya Macerası – 5: Trans Sibirya Ekspresi
Yazı dizisinin ilkinde, Trans-Sibirya Ekspresi’nin öneminden, rotalarından, biletin nasıl alınacağından ve yanınızda bulundurmanız gerekenlerden bahsetmiştim. Son yazıyı da Moskova turumuzu bitirip otele dönünce noktalamıştım. Aynı yerden devam ediyorum çünkü artık tren hazırlıklarına geçiyoruz.
Trendeki yaşamı önceden araştırdığımız için, yemek olayını nasıl halledeceğimizi çoktan karar vermiştik. Aslında yemek vagonu vardı ama burada her öğün yemenin oldukça tuzlu olacağını varsayarak market alışverişi yoluyla hazır yemek almaya karar vermiştik. O yüzden trene geçmeden hemen önce otelin çevresinde bulduğumuz bir süpermarkete gittik. Önceliği noodle’a verdik. Bizim ülkemizde de bulunan bir kase hazır noodle’a sıcak su katılarak yenmesi olayı Rusya’da çok daha yaygın. Öyle ki markette koca bir reyonun sadece bu tür ürünlere ayrıldığını gördük. Böylece farklı çeşitlerden beşer tane noodle aldık. Bunu yemenin yavan olacağını düşünerek her öğün için en az birer tane ton balığı aldık. Ayrıca cips, gofret gibi abur cuburlar, ucuz bir hayvar ve votka, ekmek ve peçete aldık. Markete yaklaşık 2800 ruble ödeyerek 6 koca torbayla otele döndük. Son kere yıkandıktan sonra çantalarımızı binbir zorlukla kapatıp hazırlıkları tamamladık. Moskova’daki son yemeğimizi yine otelin yanındaki Beverly Hills Diner’da yedikten sonra otelden çıkarak yola koyulduk.
Moskova’da 3 farklı isimli gar olmasına karşın hepsi dip dibe. Trenin hangi peronda duracağı ise son 30 dakikaya kadar belli olmuyor. Siz erkenden gidip olası peronların çevresinde dolanmak zorundasınız ama bunu iki büyük çanta ve market torbalarıyla yapmak pek olası olmuyor. O yüzden çevreyi iyi gözlemlemelisiniz. Zaten Trans-Sibirya Ekpresi bir turist mıknatısı olduğundan yabancı milletlerden insanların olduğu yerler beklemek için ideal oluyor.
Tren kalkış saati 23.45 olmasına rağmen biz 23.00 olmadan oradaydık. Bir 20 dakika bekledikten yolculuğumuzun en çok beklediğimiz şeyi perona yaklaştı. 11 vagon, 1 lokomotiften oluşan kocaman bir tren geldi. Kalbimin nasıl çarptığını, üçümüzün de yüzündeki mutluluğu kelimelere dökemeyeceğim. Kekelediğimi, “Oğlum, geldi lan!” diye sevinç nidaları attığımı hatırlıyorum. Trenin üzerindeki Kiril harfleriyle ‘Moskova-Pekin’ tabelasını görünce daha da heyecanlandık. Hızla en öndeki 1. vagona seğirttik. Vagon görevlisine biletleri gösterip trene ilk adımımızı attık.
Vagondaki ilk kompartıman bizimdi, daha doğrusu onun üç yatağı bize aitti. Dördüncünün kim olabileceği konusunda St. Petersburg ve Moskova’da bayağı tahminlerde bulunup komplo teorilerine kadar inmiştik. Kompartımana vardıktan çok az süre sonra, 16-17 yaşlarında bir genç içeri girdi. Moskova’da askeri öğrenci olan Stopa, Irkutsklu’ydu ve evine ziyarete gidiyordu. Zaten tahminlerimizden biri dördüncü kişinin, trenleri bedava kullanabilen askeri öğrencilerden biri olmasıydı. İngilizce bilmediğinden çok iletişim kuramasak da sessiz ve uyumlu bir yol arkadaşı oldu bize.
Stopa ile Ozan Daha fazlasını oku…
Son Yorumlar