Arşiv

Posts Tagged ‘Sibirya’

Rusya Macerası – 7: Irkutsk (2) ve Geri Dönüş

17/02/2015 4 yorum

(Önceki yazı için tıklayın)

Sabah kalktığımda Ozan mutfakta sucuklu yumurta yapıyordu. Erkenden uyanıp marketten yumurta almış taze taze. Odadan mutfağa doğru girdiğimde yumurtaları kırmak üzereydi. Nasıl güzel bir kahvaltıydı anlatamam, evden binlerce kilometre uzakta mutfak masasında yaptığımız. Sanki İstanbul’da birimizin evinde kahvaltı yapıyorduk, o kadar sıcak bir ortam vardı.

yumurtaOzan’ın harika omleti

Hava daha güzel olsa da, bulutlar her an yağmur indirecekmiş gibi duruyordu. Bu günkü ilk durağımız şehrin biraz dışındaki Angara Gemisi’ydi. Şehrin kuzeyinde bir kıyıya demirlenmiş olan gemi bir asrı geçkin bir yaşa sahip ve dünyanın ilk buz kırıcılarından. İlk Trans-Sibirya trenlerini kışın buz tutan Baykal Gölü’nden geçirerek görev yapmış. Tren hattı gölün çevresinden dolaşmaya başlayınca da görev süresi dolmuş. Şimdi bir müze olarak faaliyet gösteriyor. Biz içeri girmedik, dışarıdan görmemiz bize yetti.

IMG_7137Angara Buzkıranı

IMG_7150Uzaktan bakış

Ardından şehrin diğer ucundaki Alexander Kolchak Anıtı’nı görmeye gittik. Kolchak gayet ilginç bir kişilik. Atalarının Türk olduğu, soyadının da buradan geldiği rivayet edilmekte, bu yüzden bayağı “Harun Kolçak’ın dedesini gördük.” geyiği yaptık kendi aramızda. Başarılı bir asker olarak Rus-Japon Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’nda savaşmış; Kuzey Kutbu’na yapılan iki bilimsel seferde yer almış ünlü bir mareşal. Ama asıl ününü, Kızıl Devrim sonrası Çarlık yanlısı Beyaz Ordu’nun lideri olmasıyla kazanmış. Rusya İç Savaşı’nın sonlarında ise Irkutsk’ta kurşuna dizilmiş. SSCB döneminde vatan haini sayılan Kolchak’ın, itibarını Putin döneminde tekrar kazanması başka bir ilginç konu. Tarihi, ne yazık ki kazananlar yazıyor, gördüğünüz üzere. Ya da tarihteki bir olayın akıbetinin döneme göre değişmesi, diyebiliriz bu olay için.

IMG_7170Alexander Kolchak Anıtı Daha fazlasını oku…

Rusya Macerası – 6: Irkutsk ve Baykal Gölü

01/02/2015 4 yorum

(Bir önceki yazı için tıklayın)

Sabah 7 buçuk gibi Irkutsk’a gelmiştik. Gar çıkışında direkt bir taksiye binerek hostelimize gittik. Çünkü o yorgunluk ve çantalarla hosteli yürüyerek aramak istemedik. Irkutsk’ta taksilerde pazarlık yapılıyor.  300 rubleye anlaşıp hostele gittik.

irkutsk-4Irkutsk şehir merkezinden bir görüntü

Hostelimizin adı Dobriy Kot’tu, manası ise Güzel Kedi. Bir hostelden daha çok, sevimli bir otele benziyordu. Girer girmez kaydımızı yaptırıp odaya geçtik. İçinde 3 tek kişilik yatağı olan, bir hostel için lüks sayılabilecek bir oda verdiler. Hostelden de odadan da pek memnun kaldık, zaten bir gece yattık sadece. Oda ücreti 2700 rubleydi (adam başı 54 TL). Tek dezavantajı şehir merkezine uzaklığıydı ki bu hususu ilerleyen paragraflarda okuyacaksınız zaten. Hemen birer banyo yapıp yattık. Bayağı uyumuşuz. Kalktığımızda saat 3’e geliyordu. Şehri keşfetmek için hemen kendimizi sokağa attık.

Irkutsk, Sibirya’nın en büyük kenti. Nüfusu yaklaşık 600 bin. Baykal Gölü’ne sadece 72 km mesafede, gölden çıkan Angara Irmağı’nın ikiye bölündüğü çatalda konumlanıyor. Tarih boyunca hep önemli bir yerleşim birimi olmuş çünkü hem Rusya’nın doğudaki hem de Çin Seddi’nin kuzeyindeki en büyük kent. Bizim ziyaretimizde oldukça sıcaktı ki yazın ortalama sıcaklık 18 derece. Ama kış ortalama sıcaklığı -18 dereceymiş, düşünmek bile insanın içini ürpertiyor. Biz tabii gayet şort ve T-shirtle dolandık ilk gün.

Hostelin biraz ilerisinden bir otobüse atlayarak (kişi başı 12 ruble) 10 dakikada merkeze indik ama asıl sıkıntıyı gece yaşayacaktık. Irkutsk şehir merkezi hiç ummadığımız kadar düzenli ve modern çıktı. Altyapısı oturmuş, geniş caddeler bulunuyor. En önemli 3 caddesinin adının Lenin, Marx ve Engels olması bize ilginç geldi. Cadde tabelalarında mutlaka Latin harflerinin de bulunması işimize bayağı kolaylaştırdı. Ayrıca turistler için hazırlanmış 2 rotanın tabela ve çizgileri her yerde karşınıza çıkıyor. Mavi ve yeşil hattın çizgilerini hemen her kaldırımda görebiliyorsunuz. Bunları takip ederek şehrin önemli yerlerine ulaşabiliyorsunuz. Biz kafamıza göre takılarak çevrede biraz yürüdük.

irkutsk-3Irkutsk ana meydanındaki parkta Daha fazlasını oku…

Rusya Macerası – 5: Trans Sibirya Ekspresi

27/11/2014 4 yorum

(önceki yazı için tıklayın)

Yazı dizisinin ilkinde, Trans-Sibirya Ekspresi’nin öneminden, rotalarından, biletin nasıl alınacağından ve yanınızda bulundurmanız gerekenlerden bahsetmiştim. Son yazıyı da Moskova turumuzu bitirip otele dönünce noktalamıştım. Aynı yerden devam ediyorum çünkü artık tren hazırlıklarına geçiyoruz.

Trendeki yaşamı önceden araştırdığımız için, yemek olayını nasıl halledeceğimizi çoktan karar vermiştik. Aslında yemek vagonu vardı ama burada her öğün yemenin oldukça tuzlu olacağını varsayarak market alışverişi yoluyla hazır yemek almaya karar vermiştik. O yüzden trene geçmeden hemen önce otelin çevresinde bulduğumuz bir süpermarkete gittik. Önceliği noodle’a verdik. Bizim ülkemizde de bulunan bir kase hazır noodle’a sıcak su katılarak yenmesi olayı Rusya’da çok daha yaygın. Öyle ki markette koca bir reyonun sadece bu tür ürünlere ayrıldığını gördük. Böylece farklı çeşitlerden beşer tane noodle aldık. Bunu yemenin yavan olacağını düşünerek her öğün için en az birer tane ton balığı aldık. Ayrıca cips, gofret gibi abur cuburlar, ucuz bir hayvar ve votka, ekmek ve peçete aldık. Markete yaklaşık 2800 ruble ödeyerek 6 koca torbayla otele döndük. Son kere yıkandıktan sonra çantalarımızı binbir zorlukla kapatıp hazırlıkları tamamladık. Moskova’daki son yemeğimizi yine otelin yanındaki Beverly Hills Diner’da yedikten sonra otelden çıkarak yola koyulduk.

Moskova’da 3 farklı isimli gar olmasına karşın hepsi dip dibe. Trenin hangi peronda duracağı ise son 30 dakikaya kadar belli olmuyor. Siz erkenden gidip olası peronların çevresinde dolanmak zorundasınız ama bunu iki büyük çanta ve market torbalarıyla yapmak pek olası olmuyor. O yüzden çevreyi iyi gözlemlemelisiniz. Zaten Trans-Sibirya Ekpresi bir turist mıknatısı olduğundan yabancı milletlerden insanların olduğu yerler beklemek için ideal oluyor.

IMG_7067Vagonumuz

Tren kalkış saati 23.45 olmasına rağmen biz 23.00 olmadan oradaydık. Bir 20 dakika bekledikten yolculuğumuzun en çok beklediğimiz şeyi perona yaklaştı. 11 vagon, 1 lokomotiften oluşan kocaman bir tren geldi. Kalbimin nasıl çarptığını, üçümüzün de yüzündeki mutluluğu kelimelere dökemeyeceğim. Kekelediğimi, “Oğlum, geldi lan!” diye sevinç nidaları attığımı hatırlıyorum. Trenin üzerindeki Kiril harfleriyle ‘Moskova-Pekin’ tabelasını görünce daha da heyecanlandık. Hızla en öndeki 1. vagona seğirttik. Vagon görevlisine biletleri gösterip trene ilk adımımızı attık.

Vagondaki ilk kompartıman bizimdi, daha doğrusu onun üç yatağı bize aitti. Dördüncünün kim olabileceği konusunda St. Petersburg ve Moskova’da bayağı tahminlerde bulunup komplo teorilerine kadar inmiştik. Kompartımana vardıktan çok az süre sonra, 16-17 yaşlarında bir genç içeri girdi. Moskova’da askeri öğrenci olan Stopa, Irkutsklu’ydu ve evine ziyarete gidiyordu. Zaten tahminlerimizden biri dördüncü kişinin, trenleri bedava kullanabilen askeri öğrencilerden biri olmasıydı. İngilizce bilmediğinden çok iletişim kuramasak da sessiz ve uyumlu bir yol arkadaşı oldu bize.

IMG_7118Stopa ile Ozan Daha fazlasını oku…