Başlangıç > gezi yazısı > Rusya Macerası – 5: Trans Sibirya Ekspresi

Rusya Macerası – 5: Trans Sibirya Ekspresi

(önceki yazı için tıklayın)

Yazı dizisinin ilkinde, Trans-Sibirya Ekspresi’nin öneminden, rotalarından, biletin nasıl alınacağından ve yanınızda bulundurmanız gerekenlerden bahsetmiştim. Son yazıyı da Moskova turumuzu bitirip otele dönünce noktalamıştım. Aynı yerden devam ediyorum çünkü artık tren hazırlıklarına geçiyoruz.

Trendeki yaşamı önceden araştırdığımız için, yemek olayını nasıl halledeceğimizi çoktan karar vermiştik. Aslında yemek vagonu vardı ama burada her öğün yemenin oldukça tuzlu olacağını varsayarak market alışverişi yoluyla hazır yemek almaya karar vermiştik. O yüzden trene geçmeden hemen önce otelin çevresinde bulduğumuz bir süpermarkete gittik. Önceliği noodle’a verdik. Bizim ülkemizde de bulunan bir kase hazır noodle’a sıcak su katılarak yenmesi olayı Rusya’da çok daha yaygın. Öyle ki markette koca bir reyonun sadece bu tür ürünlere ayrıldığını gördük. Böylece farklı çeşitlerden beşer tane noodle aldık. Bunu yemenin yavan olacağını düşünerek her öğün için en az birer tane ton balığı aldık. Ayrıca cips, gofret gibi abur cuburlar, ucuz bir hayvar ve votka, ekmek ve peçete aldık. Markete yaklaşık 2800 ruble ödeyerek 6 koca torbayla otele döndük. Son kere yıkandıktan sonra çantalarımızı binbir zorlukla kapatıp hazırlıkları tamamladık. Moskova’daki son yemeğimizi yine otelin yanındaki Beverly Hills Diner’da yedikten sonra otelden çıkarak yola koyulduk.

Moskova’da 3 farklı isimli gar olmasına karşın hepsi dip dibe. Trenin hangi peronda duracağı ise son 30 dakikaya kadar belli olmuyor. Siz erkenden gidip olası peronların çevresinde dolanmak zorundasınız ama bunu iki büyük çanta ve market torbalarıyla yapmak pek olası olmuyor. O yüzden çevreyi iyi gözlemlemelisiniz. Zaten Trans-Sibirya Ekpresi bir turist mıknatısı olduğundan yabancı milletlerden insanların olduğu yerler beklemek için ideal oluyor.

IMG_7067Vagonumuz

Tren kalkış saati 23.45 olmasına rağmen biz 23.00 olmadan oradaydık. Bir 20 dakika bekledikten yolculuğumuzun en çok beklediğimiz şeyi perona yaklaştı. 11 vagon, 1 lokomotiften oluşan kocaman bir tren geldi. Kalbimin nasıl çarptığını, üçümüzün de yüzündeki mutluluğu kelimelere dökemeyeceğim. Kekelediğimi, “Oğlum, geldi lan!” diye sevinç nidaları attığımı hatırlıyorum. Trenin üzerindeki Kiril harfleriyle ‘Moskova-Pekin’ tabelasını görünce daha da heyecanlandık. Hızla en öndeki 1. vagona seğirttik. Vagon görevlisine biletleri gösterip trene ilk adımımızı attık.

Vagondaki ilk kompartıman bizimdi, daha doğrusu onun üç yatağı bize aitti. Dördüncünün kim olabileceği konusunda St. Petersburg ve Moskova’da bayağı tahminlerde bulunup komplo teorilerine kadar inmiştik. Kompartımana vardıktan çok az süre sonra, 16-17 yaşlarında bir genç içeri girdi. Moskova’da askeri öğrenci olan Stopa, Irkutsklu’ydu ve evine ziyarete gidiyordu. Zaten tahminlerimizden biri dördüncü kişinin, trenleri bedava kullanabilen askeri öğrencilerden biri olmasıydı. İngilizce bilmediğinden çok iletişim kuramasak da sessiz ve uyumlu bir yol arkadaşı oldu bize.

IMG_7118Stopa ile Ozan

Kompartımanımız 2 metrekare değildi ama o kadar elverişli tasarlanmıştı ki sorun yaşatmıyordu bu sıkışıklık. Sağlı sollu üst üste, toplam dört yatak vardı. Alttakiler katlanıp kanape oluyordu. Ayrıca bu kanepelerin altında baza misali eşya koymalık yerler vardı. Biz tüm önemli şeyleri buraya koyduk ki çalınamasın. Ben ve Ozan alttakileri almıştık, zaten bilet alırken belirliyorsunuz bunu. Onur da benim üstümdeydi. Üst yatak için kapı üstünde açık yerler vardı, eşya koymalık. Camın kenarında odanın yarısına ancak uzanan bir masa vardı ki yemek yemeye gayet kâfiydi. Bir de televizyon vardı hiç açılmayan, kapı üstünde.

Odaya yerleştikten biraz sonra görevli gelerek çarşaf, pike ve yastık dağıttı. Biletleri de tekrar kontrol etti. Yan kompartımandaki Çinlilerden biri gelerek kolilerinden birini bizim oraya koymak istedi. Bu saçma isteği çok abartmadan savuşturabildik. Tren kalkmadan da bir güzel giyindik. Şort, t-shirtten oluşan ikiliyi tam 74 saat üzerimden çıkarmayacaktım, ayakta da sandalet vardı ki tam yayılma moduna girdim. Tabii bu pespayeliğin sebepleri arasında, havanın çok sıcak olması ve çok rahat olmasının yanında etrafta herhangi bir karşı cins bulunmamasıydı. 🙂 Vagonda tabii ki bayan vardı da hemen hemen hiç iletişim kurmadık. (Yolculuğun en büyük hayalkırıklarından ilki, başkalarıyla pek iletişime geçilmemesiydi. Herkes fazlasıyla kendi hâlindeydi.) Tren hayatı sizi değiştiriyor, bunun yılın 350 günü yıkanan ve yıkanmayınca kendini huzursuz hisseden biri olarak söylüyorum, o trenin kendi tarzı var ve binenler direkt ona uyum sağlıyor, size her ne kadar ters gelse de.

IMG_7080Kompartımanda zaman öldürmece

Ve saat tam 23.45’te tren hareket etti. Bizde bir heyecan vardı ki inanamazsınız. Hayatımızın macerasıydı sanki. Bir süre camdan etrafı izledik (cam açılmıyordu bu arada). Ozan vagonu keşfe çıktı ardından. Vagonun iki ucunda birer tuvalet vardı, doğal olarak unisex. Tuvalet muhabbetini sevmeyen diğer paragrafa atlayabilir, ilginç olduğundan yazacağım çünkü. Öncelikle normal musluk yoktu. Musluğun ucunda garip bir mekanizma vardı, silindirik. Su gelmesi için bunu yukarı doğru bastırmak gerekiyordu. Yani iki elinizi aynı anda yıkayamıyordunuz ki biraz gıcık bir olay, diş fırçalamak da sıkıntıydı biraz. Alafranga tuvalet normaldi ama sifon için altta bir pedal vardı. Buna basınca yukarıdan biraz su geliyordu ve her şey dışarı atılıyordu direkt. Bu yüzden de duraklarda tuvaletler kitleniyordu.

vagonVagonumuzun içi

Bize yakın tuvaletin tam karşısında ‘Semover’ denilen kocaman bir termos vardı. Buradan sıcak su almak ücretsizdi ki çok işe yaradı yolculuk boyunca. Kompartıman içlerinde priz yoktu lâkin koridorda 3-4 priz vardı ki bunları kullanmak demek koridorda dikilmek demekti. Ben 2 sefer hariç telefonumu hep kapalı tuttuğumdan hiç priz ihtiyacı yaşamadım. Zaten duraklar hariç hat çekmiyor doğal olarak, çevreniz de Sibirya’da olduğunuzdan sizi aramayı aklına getiremediğinden telefonu düşünmek zorunda kalmıyorsunuz 🙂 . Saymadım ama galiba bizim vagonda 8-10 kompartıman vardı, herkes de kendi hâlindeydi.

Vagonu kabaca teftiş ettikten sonra kompartımamızda yataklarımızı hazırladık ve uzandık. İçimdeki heyecan yavaştan yatışmıştı. Giderek daha da alışıyordum yatağıma. Tren giderken, o kadar tireşim ve ses varken uyumanın zor olacağını düşünüyordum, son birkaç aydır. Hele o kadar küçük bir yatakta. Yüzükoyun veya sırt üstü yatınca bedenim, yatağın enini tamamen kapatıyordu. Buna rağmen kolaylıkla uykuya kaldım. Son 1 haftadır durmadan gezmenin, yürümenin ve yeni anılar kazanmanın yorgunluğundan mıdır yoksa trenin doğal beşik-ninni etkisinden midir, tam olarak kestiremiyorum. Hiç ummadığım kadar rahat ve güzel bir uyku çektim, o gece. Trenin bir durakta durduğunu ve camdan “Neredeyiz acaba?” diyerek baktığımı hatırlıyorum sadece. Gerisi boşluk…

IMG_7048İlk 2 günkü manzara

İnanmazsınız ama o gece tam 12 saat uyumuşuz. Kalktığımda hava tamamen aydınlıktı (hatta çoktan öğleni geçmişti), Ozan yeni kalkmıştı. Onur da arkamdan uyandı. Saatleri kontrol ettiğimizde ufak bir şok geçirdik, bazı saatler birbirini tutmuyordu. Neyse ki çok geçmeden o gece, 2 zaman dilimi geçtiğimizi anladık. Bu arada daha önceki bir yazıda bahsettiğim üzere, Rusya’da tüm trenlerde ve istasyonlarda Moskova saati kullanılıyor. Ama her bölge kendi yerel saatini kullanıyor ki bu, bilhassa Sibirya’da ciddi fark yaratıyor. Mesela Irkutsk ile Moskova arasında 5 saat dilimi var.

IMG_7073Başka bir manzara

Kaltıktan hemen sonra kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı için ben tâ Türkiye’den shake tozu (tüm vitamin ve minarelleri içeren bezelye proteini esaslı bir toz) ve shake karıştırıcısı getirmiştim. Ofiste kolaylık olsun diye her sabah 500 ml süt ile bu tozu karıştırıp içerim, öğün niyetine. Marketten de sırf bu yüzden süt almıştım. Bizimkilere de önerdim ama Ozan istemedi. Onurla ben 1 litreye yakın sütle yapıp içtik, ardından biraz da meyve yedik.

Kahvaltı faslı bitince ortalığı toparladık, yatakları kanapeye dönüştürdük. Çevreyi izleyerek biraz geyik yaptık. Manzara genelde sabitti: Yarı yeşil, yarı bozkır düzlükler ve bataklıklar uzanıyordu ufuk boyunca. Birkaç dakikada bir kavak ormanının içinden geçiyorduk. Ama bunlar yemyeşil değildi pek, çoğu kara kuruydu. Daha uzun aralarla da hayvan sürüleri ve nehirlere rast geliyorduk. Cam açılmadığından fotoğraflar pek güzel çekilmiyordu. Onur ile Ozan yine de bolca çekti ki bu yazıda onları kullandım.

IMG_7044Hâlâ aynı manzara 🙂

Bir vakit sonra sıkılmaya başladığımızdan oyun oynamaya karar verdik. Bende iki deste iskambil, Ozan’da Uno kartları vardı. Üç kişilik iskambil oyunları pek keyifli olmadığından Uno’yu seçtik. Uno aslında iskambildeki pis yedili oyununun kendi kartlarıyla oynanan muadili. Tamamen aynı kurallara sahip, bir tek elde tek kart kaldığında “Uno!” demek zorundasın. Gayet eğlenceli, kafa yormayan ve vakit öldürücü bir oyun. 3-4 saat oynamışız herhalde. Ancak acıkmaya başladığımızda bıraktık.

IMG_7058Bir durakta sergilenen Trans-Sibirya Ekspresi’nin ilk lokomotiflerinden biri

Yukarıda anlattığım üzere, öğlen ve akşam yemeklerinde noodle yedik. Vagondaki kocaman termostan noodle’a sıcak doldurup 2-3 dakika ağzı kapalı bekletiyorduk. Bu arada ortaya 1 yada 2 tane ton balığı açıyorduk. Ozan bir güzel üçe bölüyordu balığı. Sonra da afiyetle yiyorduk. Tek tip noodle almadığımızdan 3 gün sıkmadı ama tabii daha fazlasında bayardık. O 3 gün boyunca gayet de keyifle yedik noodle’ları, ton balığının yağı ekstra lezzet katıyordu. İşin ilginci, vagonun çoğunun da noodle yemesiydi, bir tek Çinlilerin kompartımanından garip kokular geliyordu. Onun dışında herkes noodle ile idare ediyordu.

unoUno oynamak

Yemekten sonra yine Uno oynadık. Bir ara, Onur ile dolaşmak istedik, yemek vagonuna gidelim, dedik. Ama anladık ki trende yürümek pek basit değil! Şöyle ki biz 1. vagondaydık, yemek vagonu ise tam ortada, 5. ile 6. vagonun arasındaydı ve bir vagondan diğerine geçmek için 4 kapıdan geçmeniz gerekiyor, hem de hareket halinde. Önce vagonun iç kapısını (duraklarda bunu açmanız yetiyor, merdiven dibinde hemen) açıyordunuz, bir de vagonun dış kapısı var. Onun karşısında diğer vagonun dış ve iç kapıları var ki bunlar vagonun en ucu olduğundan daha da sarsıyor. Bunu 4 vagon boyunca yapınca ister istemez sarsılıyor tüm vücut. Bu arada yemek vagonundan önceki 2 vagonun 1. sınıf olduğunu gördük, bunların tek farkı her kompartımanda 4 yatak yerine 2 yatak bulunmasıydı. Bu arada biz 2. sınıftaydık, 3. sınıf da trenin diğer ucundaydı. Hiç gitmedik oraya ama kompartımanların daha farklı olduğunu ve belli bir yatak olmadığını okumuştum, ayrıca 2. sınıfla arasında uçuk bir para farkı yoktu. Tabii 1. sınıf biraz tuzluydu.

Sarsılarak da olsa yemek vagonuna varabildik. Gittiğimizde kapanmak üzereydi, saat mevhumunu kaybettiğimizden kaç olduğunu bilmiyorduk. Üç bira alıp geri döndük. Uno oynarken bunları içip yattık, gece kaçtı farkında bile değildik.

çekirdekOzan çekirdek çitlerken

trenBen ve yollar

Yine 10-11 saat mışıl mışıl uyumuşuz. Kahvaltımızı aynı şekilde yaptık. Tabii bu süreçte arada duruyor tren. Trenin nerede duracağı ve kaç dakika bekleyeceği, muntazam şekilde, vagon içinde yazılıydı ve bu vakitler en fazla 1 dakika sapıyordu. Ruslar da Almanlar gibi dakik yani. Bu duraklarda, kentin büyüklüğüne göre 10 ila 25 dakika arası bekleniyordu. Bu arada inip platformda yürüyebiliyordunuz. İstasyonlarda sürüyle büfe oluyordu, buradan alışveriş yapabiliyordunuz. Keza yerel halk da tezgah açıyordu, bilhassa küçük kasabalarda yaşlı kadınlar (babuşka deniyordu) ev yapımı yiyecekler, balık filan satıyordu. Biz meyve ve abur cubur aldık birkaç kere. Ozan bir kere balık aldı, salamura yapılmış. Ucundan tattım, beğenmedim. Pişi (hamur) gibi bir şey aldık bir kere, bizde kandillerde dağıtılanların daha yağlısıydı.

büfe-2Duraklarda alışveriş

IMG_7066Platformda bir büfe

Bu arada o gece uyurken Ural Dağları’nı aşmışız, göremediğime çok üzüldüm. Çok merak ediyordum halbuki nasıl geçeceğimizi. Manzara 2. gün de benzerdi. O yüzden o gün de benzer geçti. Votkayı açtık, kötü çıktı, içtik ama birkaç bardak.

Üçüncü gün kalktığımızda ise manzara değişmişti. Karadeniz’e benzeyen daha canlı bir doğa vardı, izlemek daha çok keyif veriyordu. Aralarda geçtiğimiz köyler de daha şirindi, ahşap evleri pek güzel duruyordu. Yemyeşil doğa iç açıyordu. Ayrıca virajlarda trenin diğer ucunu görmek de pek keyifliydi. Ozan daha çok fotoğraf çekti bu gün.

IMG_70873. gün manzara değişiyor

IMG_7095Tren yol alıyor

Akşam yemeğini, yemek vagonunda yemek istedik. Üçümüz beraber gittik o kadar yolu. Garson, vagon dolu olduğundan 1.5 saat sonra gelmemizi istedi. Biz de bir daha git-gel yapmak zor geldiğinden bir daha gitmedik. O yüzden size yemek vagonunu yazamayacağım, 6 masalık bir vagon yani.

Yemek sonrası uykumuz pek olmamasına rağmen yattık çünkü tren Moskova saatiyle 2.25’te Irkutsk’a varacaktı, yerel saatle ise 7.25’te. Biraz kitap okudum, biraz müzik dinledim, ardından dalmışım. Deliksiz, güzel bir uyku olmasa da zaman geçti. İnmemize 1 saat kala kalkıp toparlanmaya başladık. Yatakları toparladık; çarşafı, yastığı ve pikeyi vagon görevlisine geri teslim ettik. Çantaları toparladık, giyindik. Zaten hava aydınlanmıştı ve neredeyse tüm vagon hazırlanıyordu. Rusya sınırları içindeki son büyük durakta, indi çoğunluk.

Vagondan inerken yine heyecanlıydım. Ama bu sefer, bu büyük yolculuğu kazasız belasız bitirmenin heyecanıyla. Çoğu insana oldukça uzak ve yapılamaz gelen bu tren yolculuğunu oldukça güzel bir şekilde, hem de keyifle tamamlamıştık. İstasyondan çıkmadan önce son kez vagonumuza baktık, özlemle…

Fotoğraflar: Can Ozan Karakulak, Onur Son

(sonraki yazı için tıklayın)

  1. Beyhan Erge
    28/11/2014, 16:07

    Artun cum çok güzel yazmışsın,Trans Sibirya ekspresini ben de çok merak ederdim.seninle birlikte ben de seyahat etmiş gibi oldum,kalemine sağlık…öpüyorum

  2. Fethiye
    11/10/2019, 02:49

    Merhaba, transsibirya ekspresi merakimla birlikte blogunuzu buldum ve okuyordum. Okurken bir baktim ki Ozan benim Hindistan’da tesadufen karsilastigim Ozan imis:) Dunya gercekten kucuk, sevgiler hem size hem Ozan’a. Fethiye

  1. 01/02/2015, 17:33
  2. 17/02/2015, 22:52

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: