Arşiv

Posts Tagged ‘Lasse Hallström’

Sinema Sinema

09/08/2013 2 yorum

Kokuriko-zaka Kara (From Up on Poppy Hill) [Goro Miyazaki – 2011]

from_up_on_poppy_hillBüyük anime ustası Hayao Miyazaki’nin senaryosunu yazıp oğlunun yönettiği film, yine yürekleri ısıtıyor. Alışık olduğumuz üzere, yine ergenliğe girmek üzere/yeni girmiş bir kızın hikayesini izliyoruz. Babası küçükken ölmüş, annesi de uzaklarda olan Umi, okuldan kalan tüm zamanlarında ev işi yapıyor. Umi’nin Shun’a aşık olmasına paralel olarak okuldaki dernek binasını kurtarma projesini ve Shun ile Umi’nin bilmedikleri ortak geçmişlerinin ortaya yavaş yavaş çıkmasını da izliyoruz. Yer yer klişelere yaslansa da, Studio Ghibli’nin tüm animelerinde olduğu gibi, size çocukluğunuzdaki tertemiz, huzurlu ve sımsıcak sevinci tekrar yaşatıyor.

Iron-Man 3 [Shane Black – 2013]

HTS0080_v001.1052_R.JPGİkinci filmiyle vasatlık sınırına gerileyen Iron Man serisi, şükür ki Shane Black sayesinde eski formuna geri dönmüş. Yine zeki, komik, küstah, kibirli ve çok zengin süper kahramanımızı seyrederken, fena halde keyif alıyoruz. Zaten bir yaz eğlencesinden tüm istediğimiz bu, değil mi? Peki, peki, 😀 ben biraz da mantık arıyorum. Iron-Man 3‘te o mantık da var. Bilhassa ortadaki kıvrak senaryo hamlesi çok hoş, filme ekstradan lezzet katıyor. İyi bir bifteğin yanındaki hafif yağlı jambon misali.

On the Road [Walter Salles – 2012]

on_the_road

Beat kuşağının en popüler romanlarından olan, Jack Kerouac imzalı (yarı!) biyografik romandan uyarlanan film, doğal olarak benim gibi dönemin hayranlarını kendine çekti. (Tabii Kristin Stewart’ın çıplak hali de mutlaka Twilight yeniyetmelerini çekmiştir lakin filmden bir şey anladıklarını zannetmiyorum.) 50’lerde uyuşturucu, alkol, seks, özgür düşünce (ve edebiyat) dolu bir hayat geçirip sonradan başta 68′ kuşağı olmak üzere bir sürü akımı/kuşağı/fikri/eseri etkileyen Beat kuşağı yazarlarının yollarda geçen hikayelerini ve tabii ki olgunlaşmalarını anlatıyor. 2 saati aşan film, yer yer sıksa da dönemi anlamak için bir kılavuz niyetinde. Yalnız benim yaptığım gibi, üzerine Fear and Loathing in Las Vegas‘ı izlemeyin, çok fazla geliyor. Daha fazlasını oku…

Sinema Sinema (Oscarlıklar vs vs – 4)

Salmon Fishing in the Yemen [Lasse Hallström – 2012]

salmon-fishing-in-the-yemen

Bu oldukça hafif, biraz uçuk ama izlemesi keyifli İngiliz romantik komedisi, her nasılsa 3 dalda Altın Küre’ye aday (Komedi Filmi, Erkek Oyuncu ve Kadın Oyuncu) oldu. Bu yüzden de Altın Küre’yi düzenleyen Hollywood Yabancı Yazarlar Birliği de çok eleştirildi. Filmi, izlemesi çok keyifli. Biraz fantastiğe kaçsa da Emily Blunt ve Ewan McGregor’u yan yana izlemek bile kafi. Zaten İngiliz romantik komedilerin cazibesi de malum. Lakin, yılın en iyilerinden mi derseniz, gülerim.

Hodejergene (Headhunters) [Morten Tyldum – 2011]

hodejergene

Bu Norveç yapımı gerilim-aksiyon, geçen yıl tüm dünyada bayağı popülerdi. Hatta bizde de İstanbul Film Festivali’nde oynamış, dikkatimden kaçmış. Denildiği kadar var, harika bir aksiyon. Mekik gibi işleyen bir senaryosu var ve gerek rejisi, gerekse oyunculuklarıyla gerçekten hakkını veren bir film. Rahatlıkla son yıllarda izlediğim en iyi aksiyon diyebilirim. İskandinav sinemasını daha çok yakın takibe almak gerek. Daha fazlasını oku…