Arşiv

Posts Tagged ‘Robert Redford’

Sinema Sinema

08/11/2011 1 yorum

Uzun zamandır film izleme konusunda ne kadar tembelsem, filmler hakkında yazmak konusunda daha da tembelim. O yüzden bundan sonra başlığı ‘Sinema Sinema’ olacak yazılarda izlediğim çoğunlukla yeni (bazen de eski) filmleri yazacağım. Başlıyoruz!!!!

Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2

Bu kadar iyi bir ilk bölümden sonra ancak bu kadar kötü bir son gelebilirdi. İzlediğim en kötü Harry Potter filmiydi. Böyle bir sonla bu seriye veda etmek üzücüydü.
Ayrıca genel olarak seriye baktığımızda, 3. film (The Prisoner of Azkaban) en iyisi olarak açık ara öne çıkıyor. Ondan sonra 7. film (the Deathly Hallows: Part 1), 6. film (the Halfblood Prince) ile 2. film (the Chamber of Secrets) akılda kalanlardı. Kalanı unutulmaya mahkumdur.
Bridesmaids
Yılın en iyi komedilerinden biri ilan edilen (senaristi ve başrolü) Kristen Wiig merkezli bu film, vasatın üstüne çıkmak için çok uğraşsa da konvansiyonel yapıdan bir türlü kurtulamadığından sıradanlığın sınırlarında dolaşıyor. Vaktinizi boşa harcamayacağı kesin ama verilen paraya değer mi, işte o soru işareti.

Daha fazlasını oku…

Kadın-Erkek İlişkisi Hakkında bir Gözlem (Ordinary People)

Bu akşam Ordinary People‘ı izledim. Robert Redford’un 1980 yapımı filmi. Çoğu insan bu filme karşı önyargılıdır. Çünkü 1981 Oscar’larında Raging Bull‘u alt etmiştir, Scorsese’nin efsane filmini ki aynı yıl David Lynch’in en normal filmi The Elephant Mande yarışmıştır.

Neyse, işte bu nedenle pek göz önüne çıkarılmayan bu film, beni çok şaşırttı. Çünkü çok ama çok iyi bir film. Bir başyapıt kesinlikle. Nedeni de aile içi ilişkilerine getirdiği çok farklı bakış açısı. Belki de şu an içinde bulunduğum moddan da olabilir filmin içine alabildiğine girebildim.
Yaklaşık 1 ay önce, bir kız arkadaşımla Beşiktaş’ta bir yere oturduk. Hayatın genel halinden söz ederken kız-erkek farklarına geldi konu. O an içimden şöyle bir düşünce geçti ve direkt söyledim. Sonra üzerinde düşündüğümde ani bir fikre göre son derece tutarlı olduğunu gördüm. Karşı çıkabilirsiniz, bu benim görüşümdür:
Erkekler günlük yaşantı bakımından basit bir hayatları vardır. Kalkar, işe/okula gider, futbol izler, maç yapar, oyun oynar, mastürbasyon/seks yapar ve uyur. Genel olarak bir erkeğin nasıl bir hayat yaşadığını 1 haftada çözersiniz. %90 aynı şeyleri yapar, rutinini bozmaz. O yüzden de erkekler basit görülür. Ama işin derinine inildiğinde, yani bir erkeği gerçekten tanıdığınızda, ki bu kolay değildir, her erkeğin son derece karmaşık ve kendine özel bir iç dünyası vardır. Çözmek için onun özel iznine ihtiyacınız vardır. Eğer bir erkek istemezse, o derin iç dünyasına kimseyi sokmaz. Bundan ötürü de zaman zaman rutinini bozar, gerçek tepkisini gösterir ama karşı taraf bunu çakamaz.

Daha fazlasını oku…