Başlangıç > fikir, politika, yorum > Gezi Olayları Üzerine Notlar

Gezi Olayları Üzerine Notlar

  • Son 1 ayda ülke gündemi ve durumu bayağı değişti. Bu blogta okuduğunuz bazı cümleleri dillendirmekte bile zorlananlar, sokağa çıkıp haklarını aramaya başladı. Son derece güzel gelişmeler yaşanıyor yani. Lakin ortamın karmaşasından dolayı ortada sürüyle fikir, sürüyle de fikir çatışması var. Herkes suçu başka birine/bir şeye bağlayıp yakayı sıyrılmayı düşünüyor. Fakat mevcut durumu, o kadar basit çözemezsiniz.
  • Hükümet tarafı, tipik Türk egosuyla “Ben baştaysam benim dediğim olur.” mantığıyla direnişçileri küçümseyip/görmezden gelip dinlemek istemiyor. Olayı, basit bir yürüyüş/miting çerçevesinde tutmak istiyor. Oysa ki daha 1 Haziran’da durum, bu eşiği aşmıştı.
  • Direnişçilerin hepsi olmasa da ve sayıları günler geçtikçe azalsa da bir bölümü de, tek çözümü hükümetin istifasında buluyor ve ne hikmetse bunun hemen gerçekleşeceğini varsayıyor. Evet, direniş daha önce bu ülkenin görmediği kadar önemli ve demokratikti. Lakin bu nokta, bizim ülkemizde hemen sonuç veremez, hele böyle başsız bir harekette. Nitekim hükümet, Hülya Avşar ve Polat Alemdar (orada bulunan karakterdi, oyuncunun kendisi değil) ile görüşerek hareketi nasıl gördüğünü göstermiştir.
  • Sonucun kısa vadede alınamacağı aslında baştan belliydi. Ama nedense iki tarafın çoğunluğu bunu anlamamakta ısrar etti. Hatta hala anlamayanlar (anlamak istemeyenleri ayrı tutuyorum) da mevcut. Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini, bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağını artık kanıksamalıyız. Ayrıca, “Eski halde ekonomimiz pek bir güzeldi. Gezi direnişçileri mahvetti!” geyiğine hala inanan varsa cidden fena halde çağ dışı kalmıştır. Üstelik onlara daha kötü bir haberim var: Gezi Olayları ile başlayan dönemde okumayan, araştırmayan, alternatif kaynaklarla bilgisini doğrulamayan (kastettiğim sadece politikada değil, hayatın her alanında geçerli olacak) kişi gündemin gerisinde ve atıl kalmaya devam edecek ve bu gerçek gitgide onları sistem dışına itmeye başlayacaktır.
  • Şu anda yaşanılan ekonomik çalkantı yurt dışı bağlantılıdır. Yabancı basını takip edenler, AB, Japonya ve ABD’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar yüzünden küresel bir ekonomik kriz çıkmasının çok uzak olmadığını yaklaşık 1-2 yıldır dillendiliyorlardı. Nitekim mayıs ayı içinde ABD Merkez Bankası tahvil faizlerini yükseltmiştir. Böylece yurt içinde yeterli kazancı sağlayacağını düşünen Amerikalı yatırımcı, yurt dışında yatırdığı paralarını geri çekmeye başlamıştır. Bu basit olaydan en çok etkilenenler bizimkisi gibi sıcak parasını %50-60’ını yabancı yatırımcılardan sağlayan ülkelerdir. Zaten yaklaşık 10 yıldır iyimiş süsü verilen ekonomimizin, bir cam gibi kırılıp, bir balon misali sönebileceğini yerli gazeteciler yazamasa da yabancı basın dillendirmeye başlamıştı.
  • İşte Gezi Olayları başlamadan önce başlamaya yüz tutan ve olaylar bahanesiyle açığa çıkan çalkantının esas sebebi budur! Hükümetin de olayları körüklemek istemesinin başlıca nedenlerinden biri de budur! Böylece nicedir pohpohlanan ekonomik rahatlık sönünce suçu başkasına atabileceklerdi ki zaten atıyorlar. Olayları sadece hükümetin bakış açısıyla görenler bunu yiyorlar, onlara afiyet olsun. Lakin önceki maddede değindiğim üzere, artık halk bir şekilde uyanmıştır, gerçeklerin pek öyle de toz pembe olmadığını anlayanlar çoğalmaya başlamıştır. Zamanla bu kitle daha da çoğalacaktır çünkü zamanımız bunu gerektirmektedir.
  • Gezi Olayları’nın başka bir açmazı da ‘olaylarda yabancı güç parmağı’ olup olmadığı. Olayların başından beri çok içinde olmasam da oldukça yakından takip ettiğimden şunu tüm samimiyetimle yazabilirim: Gezi Parkı’nı savunan ve daha bir sürü yerde direniş içinde yer alan kişilerin çoğunluğu gayret yürekten ve vicdanlarıyla eylemde bulunmuştur. Hiçbir şekilde başka bir kişinin telkiniyle eyleme katılmamıştır. Zaten olayları güzel yapan başlıca unsurlardan biri de budur, yani olabildiğince samimi olması. Tabii, direniş gruplarında provakatörlük yapan birtakım insanların da bulunmadığını kimse inkar edemez, lakin ben kendi savımda bu insanları dışarıda tutuyorum.
  • Kendi savım şudur ki isteyenle tartışabiliriz: Olaylar boyunca yerli medyanın ne kadar ikiyüzlü olduğunu herkes (yada görmek isteyenler) gördü. Bunun sebebi de herkesin malumu hükümetti. Peki yerli medya yukarıdan gelen güçle üç maymunu oynarken, neden yabancı medya objektif (?) şekilde olayları verebildi? Öyle ya bizim medyanın üstünde bir güç varsa, onların da üzerlerinde bir güç var ve bu güç, şu anda sebebini anlamasam da olaylara karışmadı, bir bakıma göz yumdu. Diğer deyişle, yabancı güçler olaylara aktif olarak karışmasa da (ki karışma ihtimalleri de var ama bunu yakın zamanda bilemeyiz, en azından aşikar olarak) pasif olarak karıştığı aşikardır.
  • Diğer türlü, dünyada daha berbat nice olay yaşanmış ve gösterilmemişken, bu olayların 1. gündem maddesi olarak verilmesi bence açıklanamaz. Amerika ve İngiltere’de sıradan kişilerin izlediği komedi şovlarında bile konu edilmiştir. Olaylar sırasında gittiğim ve 5 gün kaldığım Fransa’da durumu daha çarpıcı olarak gördüm: Bakkal gibi en sıradan vatandaş bile durumdan haberdardı, üstelik olayların içeriğini de biliyorlardı. Ciddi şekilde konuşulan bir konuydu.
  • Bu açıdan bakarsak da Gezi Olayları, bariz bir şekilde AKP hükümetinin yabancı ülkelerdeki karizmasını bir çırpıda sıfıra indirmiştir. Halbuki son 10 yılda bunun tam tersi bir eğilim göze çarpmaktaydı. Bu ani değişim, bence üzerinde tartışılması gereken çok ciddi bir konu. Kürtlerle yapılan barış ve İsrail’in özür dilemesi gibi iki büyük pozitif olayın ertesinde bunun yaşanmış olması gerçekten çarpıcı. Şüphesiz, bunda hükümetin Suriye siyasetinin kaçıncı defa çıkmaza girmesi ana sebeplerden biri olsa da şu anda sıradan vatandaşın göremediği (veya göremeyeceği) başka sebepler de mevcuttur.
  • Yazdığım son birkaç maddenin, şu sıralar bolca bulunan komplo teorileri içinde yer aldığının farkındayım. Lakin olayları tek bakış açısıyla irdelemek bence son derece yanlış. İki tarafın da bu durumu sadece kendi bakış açılarıyla değil, farklı açılardan da bakabilmesi lazım. Bu sürecin asıl kazananı bunu layıkıyla yapabilen olacaktır. Yoksa birbirine çemkirmekle bu karmaşık durum sonuçlanmaz, tam tersine daha da karışır. Son 1 aydır olduğu gibi.
  • Doğal olarak en fazla artı puan toplayan, direniş hareketidir. Olayların dinamizmine anında tepki vererek hükümeti hazırlıksız yakalayan ve devamlı (#duranadam ve forum örneklerinde olduğu gibi) alternatif ve yapıcı tepkilerde bulunabilen hareket durdurulamayacağını açıkça göstermiştir. Üstelik hükümetin panik halinde bilerek veya bilmeyerek yaptığı hatalar (Bingöl’deki tecavüz ve Lice olayları) hareketin elindeki kozları giderek arttırmaktadır.
  • Tüm bu olaylar, son yıllarda toplumda giderek artan kutuplaştırmayı daha da arttırmıştır. Bu durumda, bireyler olarak bunun önüne geçecek yapıcı hareketler sergilemeliyiz. Diğer türlü bu olaylar bir şekilde çözülse bile, sonuçta beraber yaşayacak olan biz, bireyler arasında sonu gelmeyecek çatışma durumları yaşanacaktır. Bu ise, mevcut politik durumdan daha vahim bir durumdur. Çünkü insanlar kişisel fikirleri ne olursa olsun birer sosyal varlık olarak bir arada yaşamaya mebcurdur. Hatta mecburiyetten öte, insanlığın doğasından gelen bir özelliktir ve farklı düşüncelerin bir araya gelmesinden daha verimli bir yapı doğacaktır. Bu yüzden bu siyasi ortam içinde, mümkün olduğunca karşıt görüşleri de dinleyip kendi görüşlerimizi de onlara düzgün bir dilde anlatmalıyız. İşte o zaman, daha yaşanabilir bir Türkiye’ye ulaşabiliriz.
  • Son olarak bu süreci bir savaş hali olarak görüp tüm zamanını politikaya vakfeden bu uğurda yemeyen, içmeyen, eğlenmeyen bir grup var. Yada en azından kendilerini öyle gösterip böyle yapmayanlara da posta koyuyorlar. Bu grup için Facebook ve Twitter artık sadece politika amaçlı haline geldi. Bu durumu da oldukça saçma buluyorum. Zaten savaş halinde değiliz, ayrıca söz konusu durum gelip geçici bir mesele de değil. Hiçbir zaman sonlanmayacak olan, çünkü insanın doğasında bulunan, bir tepki verme hali. O yüzden ben Facebook’ta da, Twitter’da da, bloğumda da sosyal paylaşımlarda bulunmaya devam edeceğim. Her zaman olduğu gibi politika bu üç sosyal ortamın ana konularından biri olmaya devam etse de salt konusu haline gelmeyecek.
  1. hexo erdem
    05/07/2013, 22:17

    Artuncum medyanın gücü diyorum görülmek istenenin insanın gözünün içine sokuyorlar olayın ekonomik bir bakış açısı, maalesef tüm dünya bir adamın iki dudağı arasında
    http://ekonomi.milliyet.com.tr/-faiz-lobisi-ni-birak-fed-in/ekonomi/ydetay/1732397/default.htm

    • 06/07/2013, 11:45

      Güzel bir linkle beni desteklemişsin, sağol Erdem. İnsanlar ne yazık ki ilk söylenene inanıyorlar. Hele bizim halkımız manipülasyona çok açık ve bunu çok iyi kullanıyorlar.

  1. 21/04/2020, 17:07

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: