New York, New York (1977)
‘New York, New York’ şarkısını duymayanız yoktur sanırım. Frank Sinatra’dan tutun da bir sürü şarkıcı seslendirmiştir. İşte o şarkının asıl çıkışı, şarkıyla aynı adı taşıyan filme dayanıyor.
Martin Scorsese’nin Taxi Driver‘ın hemen ardından çektiği bu film, dışarıdan bakıldığında sıradan bir müzikalmiş gibi görünse de aslında daha fazlası olduğunu kanıtlıyor. Bir sinema manyağı olarak tanımlayabileceğimiz Scorsese’nin, Hollywood’un altın çağındaki müzikallere bir saygı duruşu aslında. 70’lerle beraber iyice demodeleşen ama buna rağmen birkaç sağlam örneği de (All That Jazz, Cabaret, Bugsy Malone) yine bu on-yılda veren müzikal türüne son defa göz atıyor sanki Scorsese.
Başrole yerleştirdiği Liza Minelli, bu amaca hizmet ediyor zaten. 72’de Cabaret ile ortalığı sarsan Minelli, aynı zamanda ünlü müzikal yıldızı Judy Garland’ın (A Star is Born ve The Wizard of Oz ile Garland’ı keşfedebilirsiniz) ve ünlü yönetmen Vincent Minelli’nin (Gigi adlı çok şirin bir müzikali vardır) kızı. Dolayısıyla Liza Minelli’nin müzikal numaralarında Garland’ı düşlemek gayet basit.
Dahası filmin konusu A Star is Born‘a fena halde benziyor. Kariyerinin başlarında bir şarkıcı (Liza Minelli) ile bir saksafoncunun (Robert De Niro) gelgitli aşk hikayesini izliyoruz. Kadın iyice ün kazanırken, sadece müziğini yapan adamın yerinde saymasını ve bunun ilişkilerini etkilemesini izliyoruz.
Sıradan bir müzikalden çok karakterlere eğilen, sahne harici şarkılara izin vermeyen film, sağlam bir yapı kuruyor. İlginçtir, bu yapıyı bozan tek unsur 15 dakika filan süren ‘Happy Endings’ bölümü ki burası da eskileri analım diye konmuş. 163 dakikalık film, bu bölüm haricinde sıkmadan izleniyor. Tabii bir cazsever olmanız filme bağlanmanız da artı etken olacaktır, filmde çok iyi trompet ve saksafon soloları var çünkü.
Scorsese, De Niro ve müzikal-severlere ivedilikle tavsiye edilir.
Son Yorumlar