Arşiv
Sinema Sinema (Oscarlıklar, vs vs – 2)
Liberal Arts [Josh Radnor 2012]
How I Met Your Mother dizisinin Ted’i olarak tanıdığımız Josh Radnor, seyredilir olsa da vasatlık sınırında olan ilk filminden (Happythankyoumoreplease) sonra daha kontrollü davrandığı ikinci senarist/başrol oyuncusu/yönetmen denemesiyle karşımızda. 35’inde pek baltaya sap olamamış bir New Yorklu’nun, taşradaki eski üniversitesinde 19 yaşında bir kıza aşık oluşunu anlatan film, ilk bakışta pek bir şey vaat etmiyor. Lakin Radnor bu hafif konudan, gayet başarılı bir ‘büyüme/hayata entelektüel bakış’ filmi çıkartmayı başarıyor. Son derece keyifli bir film izlerken, hayattaki yerimiz hakkında biraz da düşündürttüyor. Başarılı!
Killing Them Softly [Andrew Dominik 2012]
Gayet unutulup gidilecek bir filmken, Kültür Bakanımızın yasaklattığı film olarak popülerleşen bir suç filmi. ‘Amerika’nın suçla yönetildiği’ teorisini ana cümlesi yapan ve bunu anlatmak için tim suç filmi numaralarını kullanıp boş bir çorba elde eden oldukça garip bir film. Kötüleyemeyeceğim ama fiyasko olduğu açık. Daha fazlasını oku…
Filmler…
Bu sefer son 3-4 ayda gösterime girmiş filmlere bakıyoruz. Gelin, yerlilerden yabancılara bir tur atalım:
The Soloist
The Soloist, 1 yıl önce duyduğum bir film. Daha önce Pride & Prejudice ile Atonement’la radarıma giren Joe Wright’ın 3. uzun metrajı. Başrollerinde son birkaç yılın favori ismi Robert Downey Jr. ile Jamie Foxx var. İlk duyduğumda film, 2009 Oscarı için yarışacaktı. Diğer deyişle 2008 Aralık’ta gösterime girmesi bekleniyordu. Okuduğum haber, filmin birkaç dalda aday olabileceğini söylüyordu.
Sonra ne olduysa, ABD vizyon tarihi 2009 Nisan’a itildi ki bu da Oscar için yarışacak bir film için kötüdür. Film, gerçekten de geçtiğimiz nisan Amerika’da gösterime girdi, pek fırtına koparttığı da söylenemez. Daha Avrupa’ya geçmedi lakin. Türkiye’ye de ekim gibi gelmesi bekleniyor şu an.
Daha fazlasını oku…
Atonement
Sonunda izleyebildim. En sonunda. Keira Knightley’i o nefis yeşil elbisesiyle şöyle bir süzdüm. Filmin savaşı da anlattığının tek kanıtı olan 5 dakikalık tek planı da dünya gözüyle seyreyledim. Bu sahneyle Joe Wright’ın adını ustalar arasına yazdırmasına ramak kaldığını da anlamış oldum. Sonra, daktilo sesli o enfes ses kaydının filmle nasıl da bütünleştiğini izledim ve dinledim, sonrasında da ruhuma işledim. Saoirse Ronan’ı I Could Never Be Your Woman gibi ikinci sınıf bir romantik-komediden sonra izleme şansını buldum, umut vaat ettiğini gözlemledim. James McAvoy’un artık 2. sınıf rollerde oynamacağını ve bunun da ona yakıştığını fark ettim. Vanessa Redgrave’in 10 dakikayla kendini nasıl fark ettirdiğini görünce şaşırdım.
İşte Kefaret’in bende bıraktığı etkiler. 2007’nin en iyilerinden olduğu kesin.
Oyuncular: Keira Knightley, James McAvoy, Saoirse Ronan, Brenda Blethyn, Romola Garai, Vanessa Redgrave, Brenda Blethyn – Görüntü Yönetmeni: Seamus McGarvey – Müzik: Dario Marianelli – Senaryo: Christopher Hampton (Ian McEwan’ın romanından) – Yönetmen: Joe Wright
Son Yorumlar