Arşiv
Bir Ticaret Kavmi Ülkesi: Lübnan – I
Yılbaşı gecesi Filiz ile Engin, Beyrut’a gideceklerini söylediklerinde çok düşünmedim üzerinde. Hemen yıllık iznimi ayarlayıp biletimi aldım. Beyrut ve dolayısıyla Lübnan, pek tercih edilmeyen bir tatil rotası. Sebepleri çeşitli tabii ama 20 yıl önce iç savaşı bitirebilmesi ve çevresinde hala savaş(lar) olması ana etken. Kuzey ve doğu komşusu Suriye’de 2 yıldır savaş var! Zaten güney komşusu Filistin’de 60 yıldır çatışma devam ediyor. Hal böyleyken insan korkuyor. Biraz haklı biraz da haksız bence. Çünkü orası da dünyanın bir köşesi ve görülmeyi bekliyor. Üstelik harika bir iklimde, verimli ve tarihi topraklar üzerinde. ‘Doğunun Paris’i demeleri, inanın, boşuna değil. Yazı(lar) boyunca detaylara da girerek size Lübnan’ı, kültürüyle, tarihiyle, insanlarıyla açıklamaya çalışacağım.
9 Şubat Cumartesi akşamı uçağımıza binerken, ne kadar istekli de olsak açıkçası biz de pek ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Aldığımız duyumların kimi iyi kimisi de kötüydü. Mesela otelimizi ayarlamıştık lakin çok büyük şüphelerim vardı. 10’u biraz geçe uçağın tekerlekleri yere değince bir alkış koptu. Evet, biz artık Orta Doğu’dayız. İnsanların, hala pilotu kutladıkları bir kültür burası. Bunu negatif anlamda belirtmiyorum, insanların sıcakkanlılıklarının bir göstergesi bu. Bunun diğer emarelerini de gezi boyunca gördük zaten.
Daha havadayken, hostesimiz bize birer form verdi. Meğerse her yabancı ülke vatandaşı, ülkeye girerken bu formu doldurması gerekiyormuş. Pasaport bilgilerini ve kalacağınız yeri sorgulayan bir form. Havada doldurunca, pasaport kontrolünde beklemedik ve hemen ülkeye giriş yaptık. Bu arada Lübnan, Türkiye’den vize istemiyor ve saat dilimi de aynı. Çıkarken hemen arabamızı kiraladık. Bej bir Kia Picanto. Yarı otomatik, benzinli bir şehir arabası ama sağ olsun şehirler arasında da bize sorun çıkarmadı. 4 günlük kiralamayı 180 dolar vererek hallettik. Bu arada, 2-4 kişiseyniz araba kiralamak gayet mantıklı. Çünkü hem gidilecek yer bol, hem de taksilerle uğraşmak yorucu ve pahalı olabilir. Duyduğumuza göre, tamamen pazarlık usülü işliyormuş ve kazıklama tarifesi hep iş başındaymış.
Arabamız (Şoför mahallinde Engin, yanında ben)
Yazı Arşivim
Son Tweetler
- Hayatı farklı ve güzel kılan detaylardır: Bir bakış, bir mimik, bir dokunuş… Das Mädchen und die Spinne sıradan bir… twitter.com/i/web/status/1…--- 1 week ago
- Son 1 aydır Barış Manço’nun Cacık şarkısını, 12 Eylül’e atfen yaptığını düşünüyorum. Araştırma yapmadım, kimseden d… twitter.com/i/web/status/1…--- 1 week ago
- Sessizlik (1963) üzerine düşününce çarpan klasiklerden. Bergman konudan ziyade sessizliğin manasına, ışık-gölgenin… twitter.com/i/web/status/1…--- 1 week ago
- İstanbul’un bilinmeyen cevherlerinden Sadberk Hanım Müzesi, kompakt arkeoloji bölümü ve Osmanlı zamanı ev eşyaları,… twitter.com/i/web/status/1…--- 1 week ago
- Ikiru (1952) en sevdiğim filmlerden biridir. İnsanın küçük şeylerden zevk alması gerektiğini, maddi yaşamın manasız… twitter.com/i/web/status/1…--- 2 weeks ago
Son Yorumlar