Arşiv

Posts Tagged ‘Almanya’

Berlin’de Noel İzlenimleri – 2

16/03/2022 1 yorum

Teknik Müze – Vejetaryen Vietnam Mutfağı

Yazının ilk bölümünde bir eksiklik fark etmişsinizdir belki. Hiç müzeye gitmedik ilk 3 günde, çünkü Noel dolayısıyla kapalıydı. Bu yüzden de nasıl, ne zaman gideceğimizi de hiç düşünmemiştik lakin pazartesi akşamı fark ettik ki Berlin’deki tüm müzeler pandemi ile birlikte online bilet uygulamasına geçmiş. Müzenin kendi sitesinden bilet almadan herhangi bir müzeye girebilmeniz çok zor. Çünkü online bilet sayesinde müzeler saatlik kişi sayısını kontrol edebiliyor ve bu kişi kapasitesi müzenin popülaritesine göre önceden dolabiliyor.

Müze öncesi ısınmak için kahve keyfi

Mesela tarihi bir yapı olan Alman Meclis Binası (Reichstag) randevuları haftalar öncesinde bitiyor. Bizim son anda bilet alabildiğimiz Bergama (Pergamon) Müzesi için birkaç gün öncesinde bilet almanız gerekiyor. Biz şansımızı deneyerek online bilet almadan Doğa Tarihi (Naturkunde) Müzesi’ne gittik mesela ve kapıdan döndük. Ben bu durumun pandemiden sonra da devam edeceğini düşünüyorum. O yüzden bir yurt dışı gezisi planlarken müzelere önceden karar vererek biletlerini edinmek artık bir şart.

Daha fazlasını oku…

Berlin’de Noel İzlenimleri – 1

20/02/2022 1 yorum

Yaş aldıkça, hayatın daha iyiye gitmeyeceğine dair inancım artmaya başladı. Bunu ister benim egoma, isterseniz dünyada ve ülkemizde son yıllarda olanlara bağlayın, sonuç olarak hayatı daha fazla ertelemememiz gerektiğini düşünüyorum. Maddi ve/veya manevi imkansızlıklardan ötürü her istediğinizi yapamayabilirsiniz lakin imkan olunca da yapmak lazım. 

Türk lirası hızla değer kaybederken Almanya’ya uçak bileti almamızın başlıca nedeni buydu. Siz inanmayabilirsiniz ama paranın tek mühim değer olmadığına inananlardanım. Sevmek, sevilmek, iyi bir sanat eseri deneyimlemek, leziz bir sofrayı sevdiğim kişilerle paylaşmak ve seyahat etmek gibi paradan öne koyduğum birkaç şey var. Bunlar için para gerekse de aldığım zevk maddiyatın çok üstünde kalıyor. Nitekim 6 gün, 5 gecelik bu Berlin gezisinde harcadığım parayı gerçekten önemsemedim. 

Aşağıda detaylandıracağım bu geziyi 25-30 Aralık 2021’de iki çift olarak yaptık. Ezgi’nin geziden sadece üç hafta önceki önerisiyle birkaç saate biletleri aldık. Berlin’deki ev sahibimiz, eşim ile Ezgi’nin üniversiteden yakın arkadaşı Ata’nın evinde konaklayacağımızdan başka bir rezervasyona ihtiyaç duymadık. 

Havalimanından Hauptbahnhof’a gidern ekspres trende

Ata’nın Evine Gidiş – Amrit’te Hint Yemeği – İlk Noel Market 

Hristiyan dünyasının Noel yortusunu kutladığı 25 Aralık sabahı Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan başladı yolculuğumuz. Üç saatlik uçuşun ardından, öğlen Berlin’in yeni havalimanı Brandenburg’a indik. Sorunsuz bir şekilde ve hızlıca pasaport işlemlerini (Pandemi sebebiyle Almanya, sadece online doldurulması gereken bir form ile havaalanında bunun ibrazını talep ediyor) ve bavulu hallettikten sonra havalimanının tren istasyonuna gittik. 7 günlük şehir içi (tüm araçları kapsayan) ulaşım biletimizi alıp Berlin Hauptbanhopf’a (ana istasyon) giden ekspres trene bindik. Sadece 3 istasyonda duran tren 30 dakika içinde bizi Berlin’e getirdi. Ata’nın evi zaten yakınlarda olduğundan kısa bir otobüs yolculuğu ile eve vardık. 

Evde biraz soluklanıp Ata’yla hasret giderdikten sonra beşimiz dışarı çıktık. Ata, Noel olduğundan neredeyse her yerin kapalı olduğunu söyledi. Bu yüzden Noel’i pek takmayacak bir mekân bulmamız gerekiyordu ve bizi, Hint yemeği yapan bir zincir olan Amrit’e götürdü. Baharattan pek hoşlanmayan ağız tadım bu seçimi garipsese de itiraz etmedim. Neyse ki kendime uygun (yani baharatı baskın olmayan) bir seçenek buldum ve mekândan hoşnut ayrıldım.

Berlin’de Noel hatırası
Daha fazlasını oku…
Kategoriler:gezi yazısı, mekan Etiketler:, ,

Almanya Günlükleri-3

Dresden garip bir yer. Tam adını benim de koyamadığım bir tat veriyor insana. Sanat, tarih, eziklik ve Almanlığın birleşimi sanki. Eziklik çünkü şehrin 2. Dünya Savaşı’nda harap olmasının getirdiği bir duygu var. Öbür türlü, şehir tam bir sanat şehri. Eski şehrin her adımında bir müze var. Görkemli binalara köprüler ekleniyor. Ama nedense Edinburgh’un verdiği tada ulaşamıyor. Belki de savaşın bir getirisi. Eski şehrin dışında kalan alan 1945’ten sonra yeniden inşa edilmiş. Gerçi eski şehrin de çoğu kısmı yeniden restore edilmiş ama yeni ile eski arasındaki bir bıçakla ayrılmış kadar belirgin.

Dresden, müzeler olmasa bir günde her yeri gezilebilecek bir şehir. Eski şehri turlamak en fazla 2 saatinizi alır. Yemek yiyip Elbe kenarında yürüseniz ve dünyanın en eski teleferiğine binip şehri yukardan seyir eyleseniz bile 1 gününüzü almaz. Kadınlar için alışveriş yapacak pek bir yer de yok. Ama müzelere 4–5 gün ancak yeter herhalde. ‘Historische Museum’ diye bir resim müzesi gezdim. Benim gibi resimden anlamayıp hızlı hızlı tablolara göz gezdiren biri bile 2 saatte bitirebildi tüm müzeyi. Rafael başta olmak üzere Rönesans ressamlarından oluşan koleksiyon gerçekten de göz kamaştırıcıydı. Ayrıca Otto Dynx ile adı C ile başlayan ünlü bir ressamın (Martin Luther’in kankasıymış) özel koleksiyonları bulunmaktaydı. Bir de Dresden ve çevresine dair 16. ve 17. yüzyılda yapılmış tablolar bulunuyordu müzede.

İkinci olarak şehrin eski hükümdarlarından Güçlü August’un hazinesini gezdim. ‘Yeşil Hazine’ denen bina tamamen hazine için –zamanında- özenle hazırlanmış bir yapı. Odaların iç mimarisi bile göz kamaştırıcı. İçindeki mücevher, heykel, porselen, kristal başyapıtlar baş döndürücü güzellikte.

Aslında Dresden’e 4 gün ayırıp, müzeleri tavaf edip, aralarda biranızı yudumlayarak gezip bir daha da uğramayacaksınız. İşte Dresden böyle bir kent.

Kategoriler:gezi yazısı Etiketler:,

Almanya Günlükleri-2

Avrupalıların hepsi aynı, çevre manyağı. Hepsinin altında bir bisiklet ya da ayağında yürüyüş ayakkabısı. Haftasonları her yer onlarla dolu. Mekan pek fark etmiyor aslında. Kah Freiberg’in maden atığı taşlı yolları, kah Dresden’de Elbe kıyısı boyu, kah Saksonya’nın kum dağları. Her yer engellisi, çocuğu, genci, yaşlısı dememden onlarla dolu.

Dresden’in biraz güneyinde kalan kum dağları, sanki sadece yürüyüş amaçlı yaratılmış. Dağın dibindeki yerleşim birimi ise sadece yürüyüşçülere hizmet vermekten ibaret. Elbe kıyısındaki birimde köprü yok, 30 metre genişliğindeki nehri feribotla geçiyorsunuz. Bir Türk’e garip gelse de doğal güzelliği korumak için yapılmıyor herhalde. Başka mantıklı bir açıklama bulamadım. Her neyse, dağın tepesine tırmanmak kolay ama yorucu. Kolay çünkü her yerde merdiven ve düzgün patikalar var (adamlar koca kayayı delip merdiven yapmış!). Yorucu çünkü bine yakın abuk sabuk basamakları çıkıyorsunuz. Ama yorulduğunuza değiyor. Zirvede enfes bir manzara sizi bekliyor. Nehir kenarındaki yerleşim birimine tepeden bakmak gerçekten hoş bir duygu. Ayrıca zirveler arasındaki taş köprülerden geçmek de çok hoş.

Kategoriler:gezi yazısı Etiketler:,

Almanya Günlükleri-1

Almanya tam umdugum gibi, dakik trenler, insanlar; bakimli tarlalar. Hersey bir duzen icinde. Dresden´e indigimde hic zorlanmadan trenleri buldum ve Freiberg´e vardim. Freiberg eski bir maden kasabasi, gümüs madeni 40 yildir tukenmis olsa da maden müze ve egitim yeri olarak hizmet veriyor. Egitim dedim cünkü dünyanin en eski maden fakültesi burada. 200 yili askin gecmisi var. Madene indim ama beni pek cezbetmedi, bildiginiz maden iste. yerin birkac 100 metre altinda.

Öbür türlü Freiberg kücük bir kasaba. Pek gezilecek bir yer degil.

Kaldigim kamp ise Freiberg’in 4 km disinda eski bir matbaa binasi. Simdi sahibi bir ressam ve amaci binayi bir müyeye cevirmek, kamp da ona yardim ediyor iste. Bahce duvarlari yenilenip pencereleri onariliyor, restorasyon asamalari yani. Kampta 9 gönüllü, 2 lider olmak üzere 11 kisiyiz. Kamp ortami biraz soguk olsa da idare ediyorum. Küresel isinma burayi da vurmus yaz ortasi güzü yasiyoruz.

GELECEK YAZI: Kum daglarinda trekking, Dresden ve Harry Potter izlenimleri.

Bu yazi Dresden’de yazilmistir.