Arşiv
Beni Unutma
Issız Adam, belki bir başyapıt değil ama Türk Sineması’nda bir milat oluşturduğu kesin. Bu milat, Türkiye’de gerçek ve sağlam bir aşk filmi yapılabileceğini gösteriyordu. Gerçi öncesinde de çok iyi aşk filmleri (Selvi Boylum Al Yazmalım, Vesikalı Yarim ve Kırık Bir Aşk Hikayesi aklıma ilk gelenler) vardı ama 95′ yılında oluşan dönemsel geçişle eski dönem tamamen unutulmuştu. Issız Adam‘dan sonra aşkı anlatan veya anlatmaya çabalayan bir sürü film çıktı.
Beni Unutma da bunlardan biri. Hatta senaristi (aynı zamanda film eleştirmeni) Burak Göral, Issız Adam‘ın yarattığı bu etkiyi de bilen biri (Sinema dergisi – Kasım 2011 Burak Göral röportajı).
Daha fazlasını oku…
Gelecek Uzun Sürer
Gelecek Uzun Sürer, kendisinden çok söyledikleriyle, anlattıklarıyla ve gösterdikleriyle akılda kalan bir eser. Bu, film aleyhine bir dezavantaj olarak algılanabileceği gibi, avantaja da dönüşebilir. Nitekim yönetmen Özcan Alper başarılı rejisiyle, çok sıkıcı ve anlamsız olabilecek bir filmi sizi durmadan düşünmeye zorlayan ve içinizde kızgınlık ve öfke dahil çeşitli duyguları oluşturan bir filme dönüştürmüş.
Önce filmin beynimde oluşturduğu duyguları yazıya aktarmaya çalışayım: Bir insan düşünün, oğlu, anne/babası, kardeşi veya başka bir yakın akrabası sebepsiz yere öldürülüyor. İçinde onu öldürene dair bir nefret oluşmaz mı ve bu nefreti hiç unutabilir mi? Asıl önemlisi siz, 3. sahış olarak, bu duyguyu beslediği için ona kızabilir misiniz?
Daha fazlasını oku…
Filmler…
Bu sefer son 3-4 ayda gösterime girmiş filmlere bakıyoruz. Gelin, yerlilerden yabancılara bir tur atalım:
Kısa Kısa Filmler – 2
Filmlere devam ediyoruz:
Festival Günlükleri – 4
1 hafta geçse de festivalin kendi adıma en uzun süren gününü anlatmaya başlayabilirim. Festivali bitirirken tam bitirmek istedim ve tam 4 filmlik bir program hazırladım. Buyrun şimdi bakalım sırayla:
Festival Günlükleri – 3
Festivalin son haftasına 8 biletim vardı lakin 7’sine gittim. Haftanın ilk günü Bela Tarr’ın son filmi vardı ve hafta içi, mesainin üstüne bir Tarr filmini 2.5 saat çekemeyecektim. Hele Arka Pencere’de şu yorumu okuduktan sonra: “A Torinoi lo‘yu bitirebilenler psikolojik tedavi görmeye başladı.”
Son 2 Ayda İzlediklerim
Film izleme alışkanlığının tıkandığı bir yılı geride bıraktık. 2010, neresinden bakılırsa bakılsın fiyasko bir yıl olarak hafızalara kazındı. 2010 yılı içerisinde çıkan birbirinden iddialı filmler yerlerde süründüler. Bırakın kaliteli bir yapımı, vasat bir filmi bile yere göğe sığdıramaz olduk. Çünkü zaten bir elin parmaklarını geçemeyen kaliteli filmlerden sonra, sinemaya hasret kimseler vasat filmlerden medet ummaya başladılar.
Aşk Tesadüfleri Sever
Aşk filmi takıntımı, beni tanıyanlar bilir. Ne kadar klişe de olsa izlerim. Mesela bazıları vardır, buram buram klişedir ama güzel bir ritim ve damar yakalarsa sıkmadan hatta keyifle kendini izletir. Mesela Notting Hill, benim için çok önemlidir, klişe olsa da.
Filmler…
Millenium Üçlemesi
Kuyu: Bir Türk Sineması Klasiği
Anadolu’da bir köy. Köyün güzel kızı (oynayan kız güzel değil ama öyle farz edin) Fatma, köyün erkeklerinden Osman’ın devamlı tacizi altındadır. Nitekim daha ilk sahnede, gölde yıkanan Fatma’yı dikizlemektedir Osman. Ardından da yakalayıp dağa kaçırır kızı. Amacı, işkenceyle nikaha evet demesidir. Ama Fatma devamlı hayır der ve birkaç gün sonra jandarma ikiliyi yakalar. Fatma baba evine, Osman mapusa girer.
Son Yorumlar