Başlangıç > ilişki > Evdeki Huzur – İkinci Yıl Özel Yazısı

Evdeki Huzur – İkinci Yıl Özel Yazısı

“Evdeki huzur… Zenginlik budur…” Yıllar önce yayınlanan bir hayat sigortası reklamındaki bu replik bence çok önemli bir gerçeği özetliyor.

Kazanılan tüm paralar, savaşlar, kavgalar, başarılar; hepsi tek bir amaca hizmet ediyor. Ait olduğunu hissettiğin yere geldiğinde huzur içinde soluklanıp rahatlamak. En azından benim için böyle. Lakin aksini düşünenleri gözlemlediğimde, okuduğumda, izlediğimde giderek kendilerini tükettiklerini ve kazandıklarına inandıkları tüm o şeylerin kolayca gidebildiğini görüyorum. Belki de ben kendimi kandırıyorum ama zenginliğin maddiyatla alakası olmadığını, maddi şeylerin bir ilüzyondan ibaret olduğunu düşünüyorum.

Tabii bunları yazmak basit gibi dursa da kanıksamak, özümsemek, anlamlandırmak yıllarımı aldı. Bu gerçek, maalesef okuyarak veya dinleyerek öğrenilemeyen şeylerden. Tıpkı aşk gibi… İstediğiniz kadar romantik komedi izleyin, tüm aşk romanlarını hatmedin aşkı öğrenemezsiniz. Yaşamanız, hissetmeniz, kemiklerinizin içindeki iliklerde duyumsamanız gerek.

Engelli bir birey olduğumdan kendimi benimseyebilmem uzun yıllarımı aldı. Bir insanın kendisini sevmeden başkasından bunu beklemesi de bana saçma geldiğinden tüm gençliğim herkese, her fırsatta evlenmeyeceğimi söyleyerek geçti. Hayat planımı da ömür boyu yalnız kalacak şekilde planladım, adımlarım hep bu yönde oldu. Lise yıllığımda sayfama bakanlar bu sebeple MFÖ’nün “Yalnızlık Ömür Boyu” dizeleriyle karşılaşırlar.

Tabii içimde hep “Ya biri çıkarsa…” hissi olduğunu da eklemem gerek. İnsanoğlu bu, hayallere kapılıveriyor bazen. Lafı fazla da uzatmayayım, İstanbul’da kaba bir düzene girdikten sonra birkaç ilişki de yaşadım. Lakin hepsinde şu gerçek bâkiydi: “Bir eve gidip yalnız kalsam, dizimi/filmimi izlesem rahatça…” Hiçbirinde gerçek huzuru bulamadım ki zaten birkaç ay bile sürmediler.

Tam iki yıl önce, Koşuyolu’nda bir restaurantta Damla ile tanışana kadar da hayatım böyle geçti. Damla ile daha en başından, ilk buluşmamızdan itibaren her şey farklıydı. Bir kere konuştuk, birbirimizi dinledik ve anlamaya çalıştık. Sanırım herhangi bir ilişkideki –sadece romantik olanlar değil— en önemli faktör dinlemek ve anlamaya çalışmak. Temeli sağlam olan bir ilişki, kolayca yıkılamıyor.

Diğer önemli faktörse samimiyet. Günümüz şartlarında az bulunur bir özellik olduğunun çok iyi farkındayım. Murathan Mungan’ın yazıp Yeni Türkü’nün seslendirdiği gibi “Bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri…” İnsanların gizli veya açık amaçları uğruna maskelerle birbirlerini kandırdıkları ya da kandırmaya yeltendikleri bu dünyada, biz samimi olmayı seçtik. Zaten kaybedecek neyimiz vardı ki…

Böylece anılar biriktirmeye başladık. İlk buluşmamızda Moda Parkı’nda piknik yapmıştık. Ardından Fenerbahçe Parkı geldi. Cafeler, barlar, arkadaş buluşmaları, sinemalar, tiyatrolar, konserler… 2016’nın ikimiz için de en iyi filmi olan Toni Erdmann’ı beraber izledik, Sema Şener’in acayip sesini beraber keşfettik. Herkes donacaksınız derken Kapadokya’da harika günler yaşadık. İtalyan bir aşçıdan makarna yapımını yan yana öğrendik. Gökçeada’da Samanyolu’nun güzelliğine beraber tanık olduk. Ekimde Assos’ta denize girdik. Bu arada nişanlandık, eve çıktık, evlendik.

Lakin ben en çok, günüm nasıl geçerse geçsin –ister evimizde isterse telefonun diğer ucunda- eve geldiğimde beni dinleyeceğini, sakinleştireceğini ve her zaman seveceğini bilmeyi seviyorum. Bu, farklı bir hissiyat. Ofiste saçma sapan işlerle uğraşırken, normalde selam bile vermeyeceğiniz insanlarla hoşbeş etmeye çabalarken (en büyük maskeli balo, kesinlikle iş hayatı), trafik derdi, hava muhalefeti filan liste uzayıp giderken insan hiç olmazsa evinde rahat etmek, huzur bulmak istiyor. Son iki yıldır en büyük huzurum, o. Hiçbir şey yapmasa bile varlığı yetiyor. Eve girdiğim anda dış dünya geride kalıyor. Sadece o ve ben…

Evdeki huzur, gerçek mutluluk budur.

Kategoriler:ilişki
  1. Nevzat Çalıkuşu
    04/08/2018, 11:09

    Her zamanki gibi olağanüstü bir metin. Fakat bu sefer içtenlik ve hakikat dozu çok yoğun. Dolayısıyla beni bu yaşta bile çarptı doğrusu. Yazarına ve eşine çok, bi çok sevgi, selam…Nevzat Çalıkuşu

  1. No trackbacks yet.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: