Şimdiki Zaman

Twitter gerçekten önemli bir haber kaynağı. Dün öğlen gezinirken Yekta Kopan’ın bir tweetini gördüm. Ortaköy Feriye Sineması’nda onun koordinatörlüğünde film sonrası bir söyleşi yapılacakmış. Osman’ı aradım direkt, “Gider miyiz?” diye sordum ve sinemanın yolunu tuttuk.

Simdiki_Zaman_SanemOge

Açıkçası daha önce hiç burada film izlememiştim. Zaten uzun yıllardır kapalıydı, yanılmıyorsam bu yıl yeniden açıldı. Eski sinema kokusuyla kendini belli ediyor, oldukça hoş. Ahşap tavan da kendine has bir hava katıyor sinemaya.

Filme gelirsek, oldukça başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Belmin Söylemez’in ilk filmi, Mina adında işsiz bir kadının hayatından bir kesiti (bu ‘kesit’ mevzusuna altta değineceğiz) anlatıyor. Mina, bir yandan Amerika’ya gitme hayalleri kurarken, bir yandan yıkılacak bir apartman dairesinde yaşamaya çalışıyor. Bu sırada, para kazanmak için bir cafede fal bakmaya başlıyor. Hem cafenin diğer çalışanlarının hem de falına baktığı kişilerin hayatlarına da girip kendi hayatını idame etmeye çalışıyor.

şimdiki zaman2

Filmden hemen sonra, söyleşi sinemanın Boğaz’a bakan holünde gerçekleştirildi. Yönetmen Söylemez, iki başrol oyuncusu Sanem Öge ve Ozan Bilen ile senarist/yapımcı Haşmet Topaloğlu; Yekta Kopan’ın öncülüğünde biz, seyirciler ile nezih bir sohbet gerçekleştirdi. Söyleşinin ana ekseninde, ‘gitmek/kaçmak’ mevzusu, İstanbul’un her geçen gün değişimi ve tüm ülkeye sinen kaygılar vardı. Film, bu üç ana konuyu yavaş yavaş yoğurarak içine güzelce yediriyordu. Her biri diğerinin üstüne basmadan kendi sesini rahatlıkla belli edebiliyordu. Söylemez’in bu bakımdan atmosferi çok iyi kurduğunu ve film boyunca çok yerinde bir tempo ile devam ettirdiğini söyleyebiliriz.

Önce ‘bu ülkeden kaçmak’ durumundan bahsedelim. Filmde Mina’nın esas amacını oluşturan Amerika mevzusunda, aslında Mina’nın da net düşünceleri yok. Orada bir hedefi var tabii lakin buna ulaşacağı da çok meçhul. Böylece Mina’nın esas amacı, şu anki/şimdiki hayatından kaçmaya dönüşüyor. Orada ne yapacağını pek umursamıyor. Bizim neslin oldukça karşılaştığı bu olgu, bizi otomatikman ‘kaygılar’a çıkartıyor. Gezi Olayları ile iyice doruğa çıkan genç kesimin, bir önceki statükocu nesilden farklı ruh hali ve bu halin çoğunu oluşturan ‘her şeye karşı duyulan kaygılar’ı Mina özelinde ortaya konuyor (ki film 2012 yapımı, yani Gezi’den önce kotarılmış). Bizim nesilde devamlı bir kaygı hali mevcut. Okula dair, işe dair, aileye dair, tuttuğu takıma dair, aşk hayatına dair, ülkenin durumuna dair, sağlığına dair,… Bu kadar kaygı içindeki bir birey, doğal olarak hayattan zerre kadar keyif almıyor, devamlı somurtuyor ve hayattaki her şeye de soru işaretleri ile bakıyor. Bu halde de genelde iki aksiyondan birini alıyor: Ya hayatını böyle kabullenip silinmeyi göze alıyor ya da kaçmaya çalışıyor. Nitekim filmin ilk yarısında Mina’yı bırakın gülmeyi, tebessüm bile etmiyor. Ancak sonradan hafif sosyalleştiğinde ve gitme umudu artınca tebessüm etmeye ve hatta içinden geldiği gibi şarkı söylemeye başlıyor.

şimdiki zaman

İstanbul’un negatif olarak değişimi mevzusu da önemli bir konu. Zaten 2013, bu açıdan önemli bir yıl oldu. Önce Emek’i yıktılar, sonra da Gezi’ye el attılar. Hasbelkader 2020 Olimpiyatı’nı alsaydık, o zaman görecektik asıl talanı. Filmde de otele dönüşecek bina ekseninde, virane haldeki bar ekseninde bu talanı, çarpık yapılaşmayı ve bunun birey hayatındaki izdüşümünü görüyoruz.

İşte tüm bunları Mina’nın hayatındaki bir kesitten izliyoruz. Ne o kesitin öncesi ne de sonrası hakkında pek bilgimiz yok (sadece ‘şimdiki zaman’ı görebiliyoruz), tahminlerden başka. Zaten ihtiyacımız da yok. Sene başında Erdem Tepegöz’ün Zerre‘sinde de benzer bir kesit izlemiştik. Hayat koşulları ve amaçları farklı da olsa, oradaki baş karakterin de (ki o da kadındı) hayata tutunma çabasını hayatındaki bir kesitten izlemiştik. Galiba giderek bu tarz filmleri daha çok izleyeceğiz.  Bu da sinemamız adına oldukça sevindirici bir gelişme bence. Bir bakıma yeni bir ‘gerçekçilik akımı’ da diyebiliriz.

Simdiki_Zaman_kareoke

Söylemez’in dingin ama kontrolü kaybetmeyen rejisi, Sanem Öge’nin son derece doğal performansı ile başarılı sanat yönetimi birleşince artık pek bulamadığımız kalitede bir film çıkmış ortaya. Sinemalardan kalkmadan gidip izlemenizi hararetle tavsiye ederim.

  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: