Chasing Amy

Kevin Smith’in üçüncü ve şimdiye kadarki en iyi filmi olan Chasing Amy‘de Smith’in bizzat kendisinin oynadığı Silent Bob ilk defa ağzını açar ve sinema tarihindeki en acıklı hikayelerden birini anlatır:

” Bundan 3-4 yıl önce Amy diye bir kızla beraberdim. Büyük aşktı. Ayrılmaz ikiliydik. Aradan dört ay geçti. Salaklığım tuttu, eski erkek arkadaşını sordum ki oldukça salak bir hamledir. Öğrenmemek gerektiğini gayet bilsen de öğrenmek de zorundasındır, salakçadır vesselam. Neyse, anlatmaya başladı. Nasıl aşık olduklarını,  nasıl birkaç yıl devam ettiğini, nasıl evde yaşadıklarını, annesinin beni nasıl daha çok sevdiğini, filan falan. Ben iyiydim ki bombayı patlattı. Bomba da şuydu: Öyle gözüküyor ki birkaç sefer, erkek arkadaşı yatağa birilerini getirmiş. Üçlü yani. Ben patladım. Yani ben böyle şeylere alışkın değilim. Gayet Katolik yetiştirildim. Diğer deyişle, oldukça garipsedim, tamam mı? Ve ona gürlemeye başladım: Çünkü hislerimle nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum, en iyisinin ona ‘sürtük’ demek olduğunu düşündüm ve kullanıldığını söyledim. Kan istiyordum, onu incitmek istiyordum. Ben, ‘Sorunun ne, Allah’ın belası?’ şeklindeydim. Ve o devamlı beni sakinleştirmeye çalışırdı, o zaman ve mekanda öyle olduğunu söylerdi, ama bunlardan dolayı özür de dilemeyecekti çünkü yaptığının yanlış olduğunu düşünmüyordu. ‘Gerçekten mi?’ dedim. Tam gözlerinin içine baktım ve bittiğini söyledim. Yürüdüm gittim. Ama hataydı. Ondan iğrenmiştim, korkmuştum. O an, kendimi küçük hissetmiştim, deneyimsiz hissetmiştim, ona hiçbir zaman yetemeyecektim veya onun gibi bir şeyler, anlıyor musun beni? Ama anlamadığım şey, onun umursamadığıydı. Öyle birini artık aramıyordu. Beni, Bob’u, arıyordu. Ama bunu anladığımda, çok geçti. Hayatına devam etmişti. Tek yapabildiğim, salakça bir onur numarası yapmaktı ki pişmanım. Çünkü o, tekti. Bunu şimdi biliyorum. Ama ben onu ittim. O günden beridir de hep Amy’nin peşindeyim.”

Bu 2 dakikalık monolog, filmin de özeti. Filmdeki olayların ve ne anlatmak istediğinin özeti. Film, adını bu hikayeden alsa da, Bob ile Amy’yi  anlatmıyor tabii; Holden ile Alyssa’nın sıra dışı ilişkilerini anlatır.

Chasing Amy‘nin gücü ve diğer hiçbir romantik filme benzememesi, normalde pek karşılaşamayacağınız bir aşkı oldukça gerçekçi anlatmasında yatar. İki zıt insanın birbirine nasıl çekildiğini oldukça olağan ve sıradan anlatır. İki tarafın da geçmişlerini ve arkadaşlarını bir anda silmez. Onlardan destek alarak karakterlere ruh katar.

Sonra da adım adım ilişkiyi işler. Mesela klişe sayılabilecek bir şekilde, ikilinin ilk kavgasını maça benzetir. İki taraf da birbirlerine hamleler yapar. En sonunda zayıf defansa sahip olan golü yer! Basit ama zekice bir anlatım şeklidir.

Filmde, benim de üzerine çok düşündüğüm bazı hususlar hakkında çok güzel replikler var. Kendini bulmak, araştırmak, saçmalamak, doğru seçimi yapabilmek adına. Ama daha önemlisi, ilişkiler ve arkadaşlık kurumu hakkında. Galiba ara sıra filmi tekrar izleyip düşünmek gerek.

Son zamanlarda arkadaşlarıma hep söylüyorum: Hata yapmaktan çekinmeyin, yeter ki o hatadan gerekli dersi alıp bir daha tekrarlamayın. Bazen de hata yapmamak adına onu deneyimlemiş birini dinlersiniz, film olarak, kitap olarak ya da direkt. Gerçeği kadar olmasa da size bir yön gösterir. İşte ben Chasing Amy ve benzeri filmleri biraz buna benzetiyor. Tabii biraz da hitap edene ama bir New Jersey’li olan kevin Smith bana çok iyi hitap ediyor.

Yazıyı yazarken, arka planda şans eseri Bülent Ortaçgil’in ‘Beni Katagoriza Etme’si çaldı. Bence gayet de uydu, sizle de paylaşıyorum:

  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. 20/07/2014, 22:41

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: