Arşiv
Etkisiz Elemana Bir Ağıt: The Banshees of Inisherin
İnsanlık çok büyük bir dönüşümün arifesinde ve bunun sıkıntılarıyla cebelleşiyor. Bu dönüşümün ne zaman ve nasıl olacağı ile insanlığın sonrasındaki durumu meçhul.
Lakin tarımın başlaması, rönesans/aydınlanma, sanayi devrimi gibi diğer büyük dönüşümlerden biliyoruz ki bu süreçte edinilen kazançların yanı sıra yabana atılamayacak kadar büyük kayıplar da veriliyor. İşin ya da doğanın kanunu bu olsa da belki de tarihte ilk defa önümüzdeki dönüşümde kazançların yanında kaybettiklerimizi de bolca konuşacağız.
İrlandalı ünlü oyun yazarı, senarist ve yönetmen Martin McDonagh’ın son filmi The Banshees of Inisheren (2022) aslında bu kaybedilenlere şimdiden yakılan bir ağıt.
Film günümüzden yaklaşık bir asır önce, 1923 baharında İrlanda’ya yakın küçük bir adada geçiyor. Neredeyse her gün beraber bara gidip laklak eden Padraic ile Colm’un araları âniden bozulur. Çünkü adada sanatla uğraşan nadir insanlardan olan Colm, artık boş konuşmak yerine tüm vaktini, adını yaşatacak olan bir beste yapmaya vermek istemektedir. Oysa yapması gereken günlük işler dışında başka hiçbir şey hakkında düşünmeyen düz biri olan Padraic bu duruma hiç anlam veremez.
Daha fazlasını oku…Masumiyetin Yitirilişine Dair: Calvary
Sezen Aksu ile Meray Okay uzun yıllar önce yazdıkları bir şarkıda “Eller günahkâr/ Diller günahkâr!/ Bir çağ yangını bu bütün/ Dünya günahkâr!/ Masum değiliz hiç birimiz” demiş. Bu dizeler, John Michael McDonagh’ın son çalışması Calvary (2014) ile o kadar örtüşüyor ki…
Birçok kültürde, dinde veya sistemde; ana öğretinin, birbirine tamamen zıt iki öğe etrafında şekillendiğini görürüz. Çoğunluğunda bu iki uç arası yoktur, tanımlanmaz. Buna en iyi örnek, iyi-kötü ayrımıdır. “Bir insan ya iyi olabilir ya da kötü.” Filmlerde de bu net ayrımı görebiliriz. Hatta ‘saf kötü’ tanımı buradan gelir. Gerçekçilikten oldukça uzak olan bu sınıflandırma eylemi, aslında insanların bazı şeyleri daha kolay anlamasına yardım eder. Hatta görsel sanatların temel unsurlarından olan ‘katharsis’, bu eğilimden yola çıkarak vücut bulmuştur.
Oysaki hayat o kadar basit mi? İnsanlar basitçe sınıflandırılabilir mi? Bir insan, bir an kötülük yaparken, diğer an iyilik yapamaz mı? Calvary, bu ve bunun benzeri sorular üzerine kurulmuş bir dram.
Ana karakterimiz Papaz James’i, filmin ilk sahnesinde kamera sadece onu çekerken bir günah çıkarma seansında izliyoruz. Yüzünü görmediğimiz kişi, papaza çocukken bir başka papaz tarafından defalarca tecavüze uğradığını anlattıktan hemen sonra tüm soğukkanlılığıyla onu (Papaz James’i), tam bir hafta sonra sahilde öldüreceğini söyleyip ekliyor: “Seni iyi bir papaz olduğun için öldüreceğim Papaz! Çünkü artık kimse kötülerin öldürülmesini umursamıyor.” Daha fazlasını oku…
Son Yorumlar