Avrupa Gezi Notları – 2
Arlanda Havaalanı ahşap zeminiyle beni mest etti. Pasaport kontrolüne kadar gayet mutluydum. Kontrole görevli memur, dönüş biletimin çıktısı olmadığından bana zorluk çıkardı. Allah’tan davetiyemi götürmüştüm. Zorla inandırdım memuru.
Neyse çıktım havaalanından. Uppsala otobüsünü bekliyorum. Birden biri “Artun!” diye seslendi. “N’oluyor?” diye arkamı döndüm. İTÜ’den bölüm arkadaşım Mehmet Ali karşımda! Tesadüfün böylesi! Dünya gerçekten küçükmüş. Çarşamba günü Stockholm’de yüksek lisans mezuniyeti varmış. Ailesini almaya havaalanına gelmiş. Telefonunu verdi ve onlar Stockholm’e gitti. Ben de Uppsala’ya yollandım.
Uppsala ana istasyonunda Müge beni bekliyordu. Sarıldık, özleştik. Yürürken konuşmaya başladık hayatlarımızdan. Bu haftasonu karnaval varmış Uppsala’da. Beni direkt oraya götürdü. Çimenlerde oturduk biraz. Sonra arkadaşlarının yanına gittik. Orta ölçekli bir parkta patika üzerlerinde çeşitli şeyler satıyordu satıyordu insanlar. Yiyecek, içecek, incik boncuk, vs.
Küçük sahnede Müge’nin arkadaşı Cecilia’nın göbek dansı gösterisini seyretmeye gittik. Gayet kalabalık bir topluluk gösteriyi zevkle izledi. Şu çok garibime gidiyor: Batılıların Doğululardan bu kadar tiksinirken (politik, tarihi ve sosyal olarak) Doğu kültürünü bu kadar sevmeleri bana göre büyük bir paradoks! Bunun diğer bir kanıtı da ilerlerleyen saatlerde ortaya çıktı.
Gösterinin ardından ana sahnenin önüne geldik. Çeşitli gruplar burada müziklerini icra ediyordu. Müge’nin diğer arkadaşlarıykla tanıştım, konuştum. Gayet sıcak, cana yakın bir ortam vardı.
6 buçukta Müge’nin Türk bir arkadaşının da bulunduğu Balkan müzikleri yapan yerel bir grup sahne aldı. Gayet eğlenceliydi. Bolca dans ettik. Hemen ardından Malmö merkezli benzer bir grup sahne aldı. İşte bu grubun şarkıları daha ilginçti. Çünkü solistleri bir anda Fatih Ürek’ten ‘Hadi Hadi Hadi’yi söylemeye başladı. Üstelik gayet düzgün ve anlaşılır bir Türkçe’yle, vurgularını bile düzgün yaparak. Müge ile benim şoke olduğumuzu söylememe bilmem gerek var mı? Etrafta millet kafasına göre dans ederken, biz birbirimize bakıp gülmeye başladık.
Ardından ise ‘Ayılana Gazoz, Bayılana Limon’u söylediler! Birkaç şarkı sonra ise Kürtçe söylediler. Arkalardan birinin zılgıt çektiğini bile duydum. Konser coşku ile devam etti. En sonunda iki grup beraber sahneye çıktı ve coşku iyice arttı.
Konserin bitiminde kalabalık bir grupla yemeğe gittik. Saat 10’a geliyordu. Ama hava hala aydınlıktı. İsveç’te bu zamanlarda hava 23.30’da kararıp 02.30’da açıyormuş. Gece olduğunu bile anlayamıyorsunuz yani. Hep beraber buranın en büyük burger zincirlerinden Max’e gittik. Ben Steakburger menü aldım, fena değildi.
Müge beni otelime bıraktığında hava daha yeni kararıyordu. Hemen yıkanıp uyudum.
Son Yorumlar