Başlangıç > gezi yazısı, mekan, yemek > Gaziantep İzlenimleri – III

Gaziantep İzlenimleri – III

Pazar sabahı biraz daha sıcak bir Gaziantep bulduk karşımızda. Kaldırımlardaki karlar/buzlar neredeyse tamamen erimişti. İki stresli adam olarak önce, akşam kaybolmamak adına Havaş’ın yerini bulmak istedik. Çünkü havaalanına tek toplu taşıma kendileri, kaçırdın mı bitti! 😀 (ya da taksiye bayılacaksın) Emniyet Müdürlüğü’nün arkasındaki bir sokakta Havaş’ı bulunca içimiz rahatladı. (Antep tipik bir Anadolu şehri olarak, tüm devlet daireleri yan yana!) Ondan sonra kahvaltıya hazırdık. Bir önceki günün tavsiyesi üzerine Aşina’ya gittik. Birer yuvalama ısmarladık ve afiyetle içtik. Gerçekten çok güzel bir çorba, hafif ekşili. Anneannem bazen yapar zaten de bu suyundan mıdır nedir, farklıydı. 😀 Ardından dayanamayıp bir porsiyon baklava istedim. Gayet güzeldi o da, İmam Çağdaş’tan bir tık altta olsa da.

2013-01-13 11.17.16

Aşina’daki yuvarlama

Yedik içtik, müze vaktidir artık. Bayazhan’ın üst katında bulunan Kent Müzesi’ne gittik. Giriş 1 TL, onu da sesli kılavuz için alıyorlar. Gaziantep hakkında ne varsa bulabileceğiniz bir yer. Tarihinden, Kurtuluş Savaşı savunmasına, baklavasından el sanatlarına, sosyal hayatından sanayisine. Gayet güzel hazırlamışlar, takdir ettim. Oradan çıkınca da Bakırcılar Çarşısı’nı şöyle bir dolaştık. Gerçi pazar olduğundan çoğu dükkan kapalıydı ama olsun. Zaten turizme yönelik yapılmış, bakırcıların yan yana ve karşılıklı dizildiği bir sokak. Otantikliğinden gayrı pek özelliği pek yok.

13012013460

Kent Müzesi’nde ‘Baklava yapım aşamaları’nı incelerken

2013-01-13 14.34.48

Bakırcılar Çarşısı’nda bir dükkan

Bu arada Ozan, “Acıktık artık!” deyince İmam Çağdaş’a yöneldik. Bu sefer üst kata oturduk. Ben önce bir fındık lahmacun istedim. Eeee, Antep’e gelmişim lahmacun yemeden mi döneyim? Açık söylemek gerekirse İstanbul’da aynı tatta lahmacun yedim, her yerde yok gerçi ama yiyebilirsiniz. Yani sadece lahmacun için Antep yolu tepmenize gerek yok! 😀 Neyse efendim, ardından birer kıymalı Ali Nazik söyledik. O ne tattır! İşte bu güzellik için Antep’e gelinir. 😀 Ozan, Ali Nazik’i ilk yapanın İmam Çağdaş olduğunu okuduğunu söyledi ama bana inandırıcı gelmedi. Ardından tabii baklava yedik! İşte o an, mutlu olduğum andır! Önce harika bir kebap, üzerine dünyanın en iyi baklavası! (Yazarken ağzımdan sular süzülüyor!) Çıkarken yarımşar kilo kuru baklava paketlettirdik (İstanbul’dan sipariş var! O kuru baklavayı, bir İtalyan arkadaşım yedi sonra, duyduğuma göre sevinçten çıldırmış! :D) ve bayağı bir hesap ödeyerek (her şeyin bir bedeli var) çıktık.

13012013498

İmam Çağdaş’ta Ali Nazik ve ben

Sonra karnımızın ağırlığından ötürü miskinleşerek Tahmis Kahvehanesi’ne yöneldik. Bu kahvehane, 15. asırdan beri açıkmış ve hatta 4. Murat içinde kahvesini yudumlamış. Ben de girince “Nerde oturdu bu 4. Murat? Ben de orada kahvemi içicem!” diye bağırdım. 😛 Şaka şaka, zaten pek tarihi bir dokusu yok, kim bilir kaç kere yeniden yapılmıştır. İçeride kocaman soba var, sıcacık! Hele bu kış gününde bulunmaz nimet valla. Hemen bir masaya çömeldik, bir de tavla aldık, üsule uygun olsun diye. İki de menengiç kahvesi ısmarladık. Bu kahveyi de Antep’e gelince içmelisiniz mutlak! Şehre uygun olarak, Antep fıstığından yapılıyor. İçerken gerçekten çok tatlı bir fıstık aroması alıyorsunuz. Sonra tavlanın da heyecanıyla, bir yandan da leblebimizi yedik. Kıran kırana maçı Ozan aldı ama kaç kere ipten döndü, o da sayısını unuttu! Yalnız kahvehanenin tek kötü özelliği var, meyhane usülü çalgıcılar gelip kafanıza dikilip sakal parası istiyor. Nefret ettiğim bir uygulamadır zaten, daha 10. saniyede para koklatmayacağımızı çakınca gittiler çok şükür.

2013-01-13 16.14.23

Tahmis Kahvehanesi’nin ünlü menengiç kahvesi

Kahvehaneden çıkınca hava kararmıştı. Ününü duyduğumuz başka bir lokanta olan Çulcuoğlu’na doğru seğirttik. Ama pazar gecesi olduğundan kapalıymış. Geri adımlarla merkeze yürüdük. Burada okumuş bir arkadaşım bana bir Adana dürümcüsü tavsiye etmişti, Piknik Kebap diye. Tam içeri girdiğimizde kapatıyorlardı ne yazık ki. Oradan da dönünce Ciğerci Mustafa’ya bir defa daha gitmeye karar verdik. Bu sefer ben sucuk ısmarladım. O da gayet güzeldi. Oradan da çıkınca yavaştan Havaş’a yürüdük. Otobüsle havaalanına doğru yol alırken, kulağımda müzik Antep’e son defa göz attım. Sonra havaalanına girince direkt güvenlik kontrollerini atlayıp çıkış kapısı yanına oturduk. İnsanlar yavaştan bekleme salonunu doldururken çoğunun elinde paket paket baklava vardı. Nedense hiç şaşırmadım. 🙂

Gaziantep, gayet gelişmiş bir Anadolu kenti. Yerel yöneticiler doğru kararlarla, merkezi çok güzel korumuş. Bunun etkisini gezerken anlıyorsunuz. 2 gün hiç sıkılmadan merkezi dört dönebilirsiniz. Tabii tarihi, kültürü ve yemekleriyle görülmesi gereken kentlerimizden biri olması açısından da ideal bir haftasonu kaçamağı sunuyor. Antakya’dan sonra çok keyif aldığım başka bir gezi daha oldu. Bakalım darısı hangi Anadolu şehrimize? Daha gezilecek görülecek o kadar güzel kentlerimiz var ki…

NOT: Gezi yazıları haftaya bambaşka bir yerden devam edecek. Bu haftasonu Beyrut’a (Lübnan) uçuyorum. O kadim topraklardaki izlenimleri de burada paylaşacağım. Beni takibe devam yani… 😀

  1. 07/02/2013, 15:57

    Gaziantep’i gezmiş gibi oldu sayenizde.. Teşekkürler..

    http://www.ikincielspotesyaci.com/

  1. No trackbacks yet.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: