Arşiv
Düşünmek Lazım
Geçen ay seyirci açısından felsefedaş iki film izledim. Bakınca birbiriyle alakası pek yok gözüküyor lakin bir açıdan benzeşiyorlar. İkisinin de seyirciden belli talepleri var. Ama bu talepler seyir sırasında oluşmuyor. Filmleri çıplak gözle izlediğinizde manasız, saçma sapan imge toplulukları görüyorsunuz. Filmin marifeti ise salon çıkışından epey sonra başlıyor. Ne zaman sakin kafayla beyninizde filmi oynatmaya başlıyorsunuz, o saçma sapan imgeler düzene girmeye başlıyor. İşte filmin verdiği tat, o anda damağınıza düşüyor.
İlk filmimiz Synecdoche, New York, Charlie Kaufman’ın ilk yönetmenlik denemesi. Kaufman’ı bilhassa alternatif popüler sinemaseverler sever. Hem belli tür kalıplarına göre filmini yazar hem de bu kalıplara absürt fikirler akıtır. Gerek Eternal Sunshine of the Spotless Mind gerekse Being John Malkovich’in entelektüel filmler ilan edilmesinin sebebi de bunda saklıdır. İlk izlediğinizde alakasız gelen hareketler, sonradan beyninizde bambaşka duygulara dönüşür. Synecdoche’da ise bu olayı bambaşka bir boyuta taşımış Kaufman.
Daha fazlasını oku…
Son Yorumlar