Arşiv

Posts Tagged ‘Selanik Arkeoloji Müzesi’

Selanik – Halkidiki İzlenimleri (2024)

Selanik. Atatürk’ün memleketi. Ülkenin hatırı sayılır bir kısmının da soyunun dayandığı kent. Balkanlarda kaybedildiğine en çok üzünülen yer sanırım, ülkemizde. Bu yüzden 2013’te ilk kez gidene kadar sınıra çok yakın olduğunu sanırdım. İnsan, gitmediği yere detaylı bakmıyor işte. Oysaki harita her zaman elinin altında.

Eşim Damla hiç görmediğinden birkaç senedir gitmeyi düşünüyorduk. Darısı 2024 yaz sonunaymış. Deniz tatiliyle de birleştirip bir haftalık güzel bir plan yaptık. Uçakla gidiş, 2 gün Selanik, 4 gün Afitos (Halkidiki), 1 gece daha Selanik ve uçakla dönüş.

Selanik’e Ulaşım ve Konaklama

Selanik’e genelde araçla gidiliyor ülkemizden. Halbuki hiç yakın değil, sınırdan 3-3.5 saat uzaklıkta ki sınırdaki kuyruk da cabası. 2024 yaz için 7 saate varan kuyruklar duydum. Biz uçağı tercih ettik. Lakin talep az olduğundan THY’nin İstanbul Havalimanı’ndan günde tek seferi var, başka havayollarına bakmadık açıkçası. O sefer de sabahın köründe. 7 buçuk gibi İstanbul’dan kalıyor, 9 buçuk gibi de Selanik’ten. Uçuş numarası anlamlı ama: İstanbul-Selanik uçuşunun kodu TK 1881, dönüşü de TK 1882.

Yunanistan demek, biraz da frappe demek

30 Ağustos 2024 Cuma sabahı Selanik’e indik. Havaalanından merkeze otobüsle ulaşım mevcut. Otobüs içinde kişi başı 1 €’ya bilet alabiliyorsunuz ve 30-40 dakikaya merkezde iniyorsunuz. Dönerken de taksiyi tercih ettik. Onun fiyatı havaalanı olduğundan sabit, 25 € ve 20-25 dakika sürüyor merkezden.

Konaklama için ilk gelişimde de kaldığım, Hotel Olympia’yı tercih ettik. Otelin en büyük avantajı, konumu. Tam merkezdeki tarihî agoranın yanında yer alıyor. Ama bu sefer odayı çok beğenmedim açıkçası. Gidiş ve dönüşte iki farklı odada kaldık ve ikisinin de tuvaletinde ciddi sorunlar vardı. Hele ikinci odanın tuvaleti inanılmaz küçüktü. Kahvaltısı gayet iyiydi ama sanırım Selanik’e tekrar gidersek tercih etmeyiz.

Daha fazlasını oku…

Bir Selanik Kaçamağı – 2. Gün

02/09/2013 1 yorum

Saati zaten 10’a kurmuştum, otelin kahvaltısına yetişebilmek için. Hala uykumuz olsa da kalktık, giyinip aşağıya indik. Gayet muntazam bir açık büfe bizi karşıladı. Gerçekten, bir kahvaltıdan isteyebileceğiniz her şey mevcuttu. Üstelik 10.30’da bitmesi gereken büfe 11.00’e kadar da uzatıldı. Herkes rahat ve huzurlu.

Kahvaltıdan sonra duşumuzu aldık, toparlandık ve resepsiyona çantaları bıraktık. O kavurucu sıcakta sırt çantası bile fena oluyor. Ana caddeye inerek Selanik Arkeoloji Müzesi’ne doğru yürümeye başladık. Şehrin merkezi olduğundan 100 metrede bir karşımıza çıkan tarihi eserler bizi duraklattı. Önce Selanik’in Aya Sofya Kilisesi’ne girdik. Gayet barok bir tarza sahip. Onun ertesinde içine giremediğimiz (benim de adını unuttuğum) eski bir kiliseye girdik. Hemen ona yakın Rotunda’ya girebildik ama. Burası tamamen silindirel olarak inşa edilmiş 3. yüzyıldan kalma bir tapınak. Yunan Tanrıları için yapılsa da sonrasında kilise ve camiye de dönüştürülmüş. Şimdi ise bedava bir müze. Selanik’in önemli yapılarından biri.

Rotunda_iç

Rotunda’nın içinden görünüm

Rotunda_sışRotunda’nın dışarıdan görünüşü

Sonrasında o sıcakta biraz yolu karıştırsam da müzeyi bulabildik. Selanik Arkeoloji Müzesi, tipik bir müze. Selanik ve çevresinin antik zamanlardan Osmanlı Dönemi’ne kadar olan tarihini, kültürünü ve yaşantısını öne çıkarıyor. Önemli sayılabilecek bir özelliği olmasa da Selanik’in tarihini öğrenmek için mutlaka uğranılması lazım. Burayı gezerken o kadar acıktık ve susadık ki müzenin cafesine oturduk. Bir büyük sandviçi nasıl bitirmişim, hatırlamıyorum valla. Sommersby olmasa da damağımızı nemlendirmek de oldukça güzeldi. 🙂

müze1Selanik Arkeoloji Müzesi’nden bir parça

Arkeoloji Müzesi’nin hemen yanında Bizans Müzesi bulunuyor. Burası da, adı üstünde, Selanik’in Bizans dönemindeki yaşantısı üzerine. Yalnız buranın güzelliği, çok zeki mimarisi. Binada, çıkış hariç hiç merdiven yok! Bir salonu ziyaret ettikten sonra ufak bir rampa tırmanarak diğerine geçiyorsunuz. Böylece 360º döndüğünüzde müzeyi de tamamlamış oluyorsunuz.

müze2Bizans Müzesi’nde bir kabartma taşı

Müze çıkışı, mümkün olduğunca gölgeleri takip ederek ana merkeze geri yürüdük. Full tho Meze’nin oradaki bir lokantada Sommersby bulabildik en sonunda. İkişer şişe o kadar güzel geldi ki anlatamam. Biraz dinlendikten sonra, yemekten önce otele dönüp çantalarımızı almaya karar verdik. Çantaları alıp aynı civara döndük. Trip Advisor’un 1. numarısında bulunan El Correo Cocina Argentina’ya girdik.  İç tasarımı oldukça şık. Zaten Bristol Hotel’in içinde yer alıyor. Oturduğumuzda geyet kapsamlı bir menü geldi. Webde bifteklerinin çok güzel olduğunu okuduğumuzdan birer Angus bifteği aldık. Arkadaşlar çok pişmiş istese de ben hafif kanlı tercih ettiğimden orta istedim. Gayet lezizdi. Öncesinde gelen aperitifler de oldukça başarılıydı. Bir şişe de şarap açtırdık yanında, içimi gayet güzeldi. Adam başı 30 avro değildi hesap, yanlış hatırlamıyorsam. İkram olarak ben bir limonchello (soğuk limonlu bir içki, gayet severim) aldım, başarılıydı o da.

IMG_5913

El Correo Cocina Argentina’daki soframız

IMG_5915Selanik’teki son yemeğimiz

Ardındansa dönüş yolculuğuna geçtik. Belediye otobüsüyle otogara, oradan da kısa bir yürüyüşle Metro’nun yerine vardık. Tabii Metro, yine ününü konuşturdu. Otobüsü 1.5 saat geç kaldırdı, oldukça kötü bir otobüs verdi (ki 11 saatlik bir yolculukta insan azıcık kalite arıyor), üstüne sivrisineklerle ve efsane bir muavinle beraber her köyde durarak oldukça fantastik bir yolculuk yaşattı bizlere.

Velhasıl, otobüs yolculukları hariç harika bir geziydi. Geldiğimden beri hekese dediğim üzere, Selanik oldukça uygun ve keyifli bir gezi noktası. Bilhassa midesine düşkün olanların mutlaka uğraması gereken, nispeten Türkiye’ye de oldukça yakın bir şehir. Tabii yalnız gezmenin sıkıcı olacağını da hatırlatmam gerek. O güzelim meyhanelerde muhabetin dibine vurmadıkça hiçbir şeyden keyif alamayabilirsiniz. Siz en iyisi, birkaç dostunuzu toparlayıp bir haftasonunuzu bu şirin Balkan kentine ayırın. Pişman olmayacaksınız.

Canım dostlarım, Onur ve Filiz’e ayrıca teşekkürler. Beraber geçirdiğimiz bu harika 2 gün için…

Selanik’te mutlaka yapılması gerekenler:

  • Atatürk’ün evi görülmeli;
  • Alkol kullanmasanız bile, bir meyhaneye oturup bol peynir ve meze yemeli;
  • Kordon’da yürümeli;
  • Gece eski limanda yere çömelip Selanik’i gece seyre dalmalı;
  • Aristo Bulvarı’nda bu cafeye oturup aylaklık yapmalısınız.

Fotoğraflar: Filiz DÜMBEK