Arşiv
Hatay’da Bir Ocak Kaçamağı – Bölüm 3
Sabah kalkınca istikamet belliydi: Çınaraltı Künefe! Şapır şapır yağan yağmur bile beni bu kararımdan döndüremezdi. Kahvaltıda tatlı yiyip bir marjinallikle güne başlayacaktık. Ama Uzun Çarşı’da tam çınarlı avluya döndük ki kapalı avlu kapısı bir gardiyan gibi karşımızda belirdi. Halbuki önceki gün garsona bilerek sormuştum, pazar açıklar mı, kaçta açılıyor diye. 9 buçuk deyince, ikinci kere teyit bile almıştım hatta. Saat 10 olmuş, hala kapalı! Bu, bana yapılır mı sayın okuyucu?
St. Pierre Kilisesi’nin Girişi
Mecburen kahvaltılık bir şeyler yemeye Simit Saray’ına girdik. Orası da ağzına kadar asker doluydu. Hemen tıkınıp kalktık. Arabayla Reyhanlı yolu üzerindeki St. Pierre Kilisesi’ne gittik. 1. bölümde size yazmıştım ya, havarilerin Filistin’den kaçıp Antakya’ya geldiğini. İşte o havariler, ilk kiliseyi (dünyadaki ilk kilise!) Habib-i Neccar Dağı’nın eteklerine kuruyor. Biz de artık müze olan bu 2000 yıllık yapıyı ziyaret ettik. Aslında görülecek çok şey yok. Geniş bir salon büyüklüğünde bir yer, dağa oyulmuş. İç duvarında Hz. Meryem ve Hz. İsa heykelleri var. Önünde de papazın çıkması için lahitten bir kürsü var. Sağ köşede dağdan sızan suyun biriktiği küçük bir taş boşluk var. İlk vaftiz törenleri bu suda yapılırmış. İçerdeki yazıda, depremler nedeniyle suyun azaldığı yazıyordu. Sol köşede de mağaralara giriş var. İlk Hrıstiyanlar, Pagan Romalı’lardan kaçmak için bu mağaraların içinde saklanırmış. Depremlerde yıkılmış tabii. Her yılın 29 Haziran’ında burada ayin yapılıyormuş. Daha fazlasını oku…
Son Yorumlar